EMRE KARAKAYA

124 12 7
                                    

                                              BATAKLIKTAN ÇIKIP YANIMA GELECEKSİN...


"Hadi Esla uyan! "  

Annemin sesiyle gözlerimi araladığımda güneşin ışınlarıyla karşılaştım. Oflaya puflaya yataktan doğrulduğumda adımlarım banyoya yöneldi. Yüzümü yıkamadan önce aynaya baktığımda gözlerimin şiş olduğunu fark ettim. Gece yine ağlamıştım çünkü. Yüzümü yıkadıktan sonra tekrardan odama döndüm. Telefonumu açıp ana ekrandan saat ve tarihe göz gezdirdiğimde tarihin bir yerlerden tanıdık geldiğini hissettim. Sanki bu gün bir şey vardı. Bir dakika hatırladım sanırım. Ve doğru da hatırladım. Maalesef 17. Psikoloğumla tanışacağım. Yani en azından o öyle zannedecek. Çünkü ben onu hiç tanımak istemiyorum.

"Bir şeyler ye de öyle gidelim." 

Annemin tavsiyesine başımı olumsuz anlamda sallayarak cevap verdim. 

"Peki, öyle olsun. O zaman hazırlan." 

Oflaya puflaya ve ayaklarımı yerde sürükleyerek odama gittim. Dolabımı açıp içinden siyah pantolonumu ve siyah kazağımı aldım ve üstüme geçirdim. Saçlarımı her zaman yaptığım depresyon topuzu haline getirdikten sonra elime telefonumu ve cüzdanımı alıp odadan çıktım. Annem koridorda hazır bir şekilde beni bekliyordu. Kapıyı açıp ayakkabılarımızı giydikten sonra yola koyulduk. Allah'tan annemin ehliyeti vardı da toplu taşıma araçlarında can çekişmiyorduk. Yol boyunca tek kelime dahi etmedim. Gerçi ben hiçbir zaman tek kelime etmiyordum. Yaklaşık yirmi dakika sonra bir kliniğin önünde durduk.  Emniyet kemerimi çıkartıp araban indim. Başımı önüme eğerek önümden giden annemin adımlarını takip ettim. İçeriye girdiğimizde sekreter bizi çok sıcak karşıladı. 

"Hoş geldiniz ben Merve. Emre Bey'in sekreteriyim. İsminiz Esla Aksel değil mi?"

 İsteksizce başımı salladım. Sekreter konuşmaya devam etti. 

 "Emre Bey şuan müsait. Dilerseniz içeriye geçebilirsiniz."  

Artık alışmıştım böyle sahnelere. Ben içeriye geçiyordum, annem dışarda beni bekliyordu. Belki de benim kaderim bu sahneden ibaretti.

   Elimi istemsizce uzattım ve iki defa, sırf saygısızlık olmasın diye kapıyı tıklattım.  

"Gelebilirsin." 

 Candan ve mütevazı bir ses işittim. Nasıl yani şimdi bu ses bir psikoloğa mı aitti? Ya da bu da içeride duran bir sekretere mi aitti? Bu düşünceler kafamı tırmalarken elimi kapının koluna doğru kaydırdım ve kolu yavaşça bastırdım. O çıkan ses bile beni geçmişe götürürken ben bir de bu kapıdan içeriye doğru adım atacaktım. Bu size ne kadar kolay geliyorsa, benim için o kadar zordu. Ama ben buraya zaten bunun için gelmiştim. Belki annemin dediği gibi bu sefer olacaktı. Son anda cesaretimi toplayıp içeriye doğru bir adım attım. Ve bir tane daha. Sonra cesaretim bana odaya tamamıyla girmemi emretti. Başımı kaldırıp "Hayır!" diyemedim. Çünkü duyduğum ses bana güven veriyordu. Sanki benim yüklerimin yarısını hatta belki de hepsini benden alıp koparacakmış gibiydi. Evet, bende sadece bir kelime söylediğinin farkındayım ama o ses tonunu duysanız "Keşke dünyadaki herkes sussa da sadece o konuşsa." diye içinizden geçirmeden edemezdiniz. Ve bende bana güven veren sese doğru ilerledim.

 "Merhaba, rica etsem kapıyı kapatabilir misin? Konuştuklarımızı kimse duymasın." 

Başımı sallayıp kapıyı kapattım. Belli etmesem de iki kez şoka girmiştim. Birincisi içeride psikologdan başka kimse yoktu. Yani o bana güven veren, keşke sadece o konuşsa bu dünyada dediğim ses önümde duran psikoloğa aitti. İkincisi ise psikolog çok gençti. Yani bu kadar genç bir psikolog daha önce hiç görmemiştim. Masasının önünde duran koltuklardan birini işaret ederek 

ON YEDİNCİ PSİKOLOGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin