KARARTI

51 6 6
                                    

                                               "Şuan bataklıktayım."

    Gecenin zifiri karanlığına bürünmüş gökyüzü, yıldızları çalındığı için insanları korkutuyordu. O, dar ve ıssız sokakların birinde buldum kendimi. Yürüyor, yürürken de nedenini bilmediğim bir şekilde yine ağlıyordum. Ellerime baktı gözlerim. Kanamış ardından kanı kurumuş yaralar kendini yüzsüzce belirtiyordu. Yaralı ellerimi, onlara hayretler içinde bakan gözlerime doğru götürdüm. Parmak uçlarımda bir ıslaklık oluştu. Oradaki yaralar sızladı. Ben yine kendi canımı kendim yaktım.

Yaralarımın iyileşmesine izin vermedim... 

Veremezdim.

   Karşıma çıkan dik yokuş beni duraklatmıştı. O yokuşu aşmalı mıydım? Yoksa yine geri dönüp geçmişin yaralarını göz yaşlarım ile sızlatmaya devam mı etmeliydim?

    Ne yapmalıydım?

    Tek bir adım atsam devamını getirebilir miydim? Acaba ben o tek bir adımı atabilecek miydim?

Cesaret insanın en tehlikeli silahıydı. 

Ve bu tehlikeli silah her zaman insanın kendisini vururdu.

İşte bu yüzden içindeki cesareti kullanabilecek cesarete sahip olanlar bu savaşı kazanıyordu. 

Ben kaybediyordum.

   Kaybetmeye alışmış gibi davranmaya yüzüm kalmamıştı. Sıkıca kapattığım gözlerimi açıp dik yokuşa baktım. Yokuşun sonundaki beyazlığı görmemle ileriye atmak için çabaladığım ayağımın adımını geriye doğru atması bir oldu. Beyazlık bana doğru geldikçe ben ondan kaçıyor, cesaretsiz olduğumu yine her halimden belli ediyordum.

  Korkaktım.

   Beyazlığın derinliklerinden bir silüet belirdi. Yavaş ama kendinden emin adımlarıyla beyaz bulutu ardında bırakan silüetin ne olduğunu görünce hareket edemedim.

   Silüet bendim.

   Benim çocukluğumdu.

   Ve ben kendinden bile kaçan bir korkaktım.

   Çocukluğum ile aramdaki mesafe giderek azalıyor, o bana doğru adım attıkça göz yaşlarım daha hızlı akıyordu.

  Daha fazla zaman kaybetmek istemiyormuşçasına yürümeyi bırakıp koşmaya başladı. Yokuşun altındaki benden gözlerini ayırmıyordu. İri gözleri birer kurşun gibi baktığı her yere saplanıyor, her şeyin suçlusunu arıyordu. Gerçek suçlu kimdi? Bizi mahveden kimdi veya neydi?

***********************************************************************

   Yatağımdan sıçrayarak uyandığımda, üzerimde, gördüğüm kabusun yorgunluğu ve korkusu vardı. Küçüklüğümü görmek beni kuşkulandırmış ve yine geçmişi hatırlamamı sağlamıştı. Bir bardak su içmenin iyi geleceğini düşünerek yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

   "Sadece bir kabustu... Kötü bir kabus." 

   Tekrardan derin bir nefesle içimi ferahlattıktan sonra kapının kolunu yavaşça indirerek kapıyı araladım. Koridor kabusumdaki sokak gibi ıssız ve karanlıktı. Bunu düşünerek aklıma yine o kötü rüyayı getirince ürpermeden edemedim.

     Cesaretimi toplayıp koridora doğru bir adım attım.

     Cesaret...

     Adım atmak...

ON YEDİNCİ PSİKOLOGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin