"Silme..."
"Kurtarmam gereken bir melek var."
O melek kimdi?
Bataklıkta olan ben olduğuma göre o ben miydim?
Ya da benimle birlikte o bataklıkta boğulan başka birine mi söyleniyordu bu sözler?
Kaç tane bataklık vardı bu dünya da?
Bitmek bilmeyen düşüncelerimden sıyrılıp kapıyı tıklattım. Konuşma sesi de kesilmişti.
"Gel."
Kapının kolunu indirip, içeriye doğru ittirdim. Kapının açılmasıyla içeriye doğru adımlar atarak ardımda kalan kapıyı kapattım. Masanın önünde duran koltuğa doğru ilerledim ve oturdum.
"Hoş geldin Esla."
"Hoş buldum Emre B-"
"Esla, beni delirtmek mi istiyorsun?"
Sözümü kestiğinde her şeyin farkına o an varmıştım. Az kalsın ona yine "bey" diye hitap edecektim. Bir anlık heyecanla elime ağzımı kapatınca konuşmaya devam eden taraf o oldu.
"Evet Esla Hanım. Size verdiğim görevler yerine getirildi mi bakalım?" Hanım kelimesine baskı yapması beni gülümsetti. Yüzüme bakıp o da gururla gülümsediğinde konuşmaya devam etti.
"Ne demiştik? Sadece tatlı tebessümler Esla. Ve fark ettim ki bu görev yerine getirilmiş. Artık o kadar da ağlamıyorsun değil mi?"
Gece yaşadıklarım geldi aklıma. Kabusum, koridorun karanlığı, kapının önünde geçirdiğim nöbet...
Gözlerimi kucağımda duran ellerime çevirip yutkundum. Diyeceklerinden korkuyordum. Belki de sadece "Sen ruh hastasısın, sen iyileşemezsin!" demesinden.
"Çok mu ağladın? Hiç mi iyi gelmedim sana?"
Duyduklarımın gerçek olup olmadığını anlamak için başımı kaldırıp, toprağı andıran kahverengi gözlerine baktım. Gözleri sulu gibiydi. Parlıyordu.
Ben ilk defa o an hüznün de gözleri parlattığını gördüm.
"Hayır!" diyerek karşı çıktım söylediklerine. "Yani öyle gecelerce ya da saatlerce ağlamadım. Hatta dün geceye kadar tek bir damla göz yaşı bile dökmedim. Ama gece..." O anlar tekrar gözümde canlanınca konuşmaya ara vermek zorunda kaldım.
Başını eğerek "Gece..." diye konuşmamı devam ettirmemi isteyince gözlerimi kapatıp her şeyi siler gibi sıkıca yumdum. Sonrasında konuşmama kaldığım yerden devam ettim. "Gece bir kabus gördüm. Karanlık bir yolda yürüyordum, ellerim yaralıydı, ağlıyordum. Sonra bir anda durdum. Önümde bir yokuş belirdi. Yokuşun tepesindeki beyazlığı görünce geri geri yürümeye başladım. Çünkü o beyazlığın içinden çıkan silüet beni mahvetti." Tekrardan sessizliğime büründüğümde olanları hazmetmeye çalıştım. O sıra da Emre'nin yüzüne çevirdim gözlerimi. O da benim gibi olanları hazmetmeye çalışıyor gibiydi. Ama sessizliği bozan tekrardan o oldu.
"Silüet kimdi Esla?"
Sorusuna cevap vermek için derin bir nefesi içime çektim. "Ben... Benim küçüklüğüm. Küçücük bedenine yüklenmiş nefrete rağmen geleceğine koşmaya çalışan küçük bir kız çocuğu..." Gözlerimden akan yaşları aceleyle sildim.
Ağladığımı görmesini istemiyordum.
Uzun bir sessizlik girdi araya. Bense yine akan göz yaşlarımı silmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ON YEDİNCİ PSİKOLOG
RomanceEsla Aksel, bazı psikolojik sıkıntıları olan bir kızdır. Annesi onu bu zamana kadar on altı tane psikoloğa götürmüştür. Fakat hiç biri Esla'ya yardımcı olmamıştır. Sıradaki durak ise on yedinci psikolog olan Emre Karakaya'dır. Ancak Esla başına gele...