**************************************
Annyeong girls!!!! Yazarınız konuşuyor.Ailevi ve okulsal problemlerim yüzünden bölüm gecikti, affedin beni.
Hikayenin gidişatıyla ilgili birçok olumsuz yorum aldım bu yüzden geliştirmeye gitmek istedim, sizin yorumlarınız benim için önemli. Üstelik size bir fikirle geldim. Hikayede görmek istediğiniz bir temayı bana yazın ve bölümlere dahil edeyim. Aslında bunu kitaplarımla yapıyordum- rastgele bir sayfadan rastgele bir kelimeyi veya yeri hikayeye katıyordum ama sizinle daha orjinal şeyler bulabileceğimizi düşündüm. Bana yorumlardan veya mesajlardan rahatlıkla ulaşabilirsiniz- lütfen bu sadece bir öneri olarak kalmasın!!!
Bu bölüm için size önerdiğim şarkıyı medya olarak ekledim. Gecikme için tekrar özür dilerim bundan sonra eğlenmemize bakalım!!
*************************************
'Her şey sona erdiğinde...' derdi annem, 'geriye sadece iyi şeyler kalır; eğer kalmadıysa hiçbir şey bitmemiş demektir.' Duyduklarımı düşünüp gergin bir şekilde gülümsedim. Bitmedi...
"Ne demek kaçırdılar??? İki koca adam bir kıza sahip çıkamadınız?? Yarım saattir yoğuz ve kız kaçırıldı mı???"
"Hyung sinirlenme, yapabileceğimiz bir şey yoktu. Parlak fikrinizi uygulayıp otostop çekmeye çalıştık. Bir araba durdu ve içerideki adamlar Go Eun'u aldı." Jungkook cevapladı.
"Bir saat sonra arayacaklarını söylediler. Aramalarını bekliyoruz." Jin yattığı yerden kıpırdamadan konuştu.
Puka'yla bakıştık ve perdenin arkasından Mediha Şen Sancakoğlu çıktı:
"Aaaaaaaaaaaaaaaahhh...
Aaldı feleeek çaaaresi yoooooook
Aacısın Allaaah banaaa..!!
Geeeç buldum çabuk kaybeeettim
Hicran oooldu hayat banaaaaa-""Sonya iyi misin?" Taehyung sordu.
"Ah üzgünüm dalmışım.." Mediha ablama veda edip gerçekliğe döndüm. O sırada da telefonum çaldı, beklemeden cevapladım.
"Sonya hanım?"
"Evet benim."
"Arkadaşınız bir süre bizimle kalacak, o iki çocuktan duymuş olmalısınız. Eğer onu kurtarmak istiyorsanız söylediklerimizi dikkatli dinleseniz iyi olur."
"Neden böyle bir şey yapıyorsunuz?"
"Bunu arkadaşınızla tartışırsınız, kendi kafasına göre hareket etmemeliydi, artık bize olan borçlarını ödemesinin zamanı geldi."
"Borç mu dediniz?" Telefonu uzaklaştırıp şaşkınlıkla beni izleyen çeyrek Bangtan'a döndüm. "Duydunuz mu borç dedi- pamuk eller cebe!!"
Taehyung cebinden birkaç dolar çıkarttı, diğerleri boş boş bakmaya devam ederken telefondaki adam tekrar konuştu.
"Yanlış anlamayın, ihtiyacımız olan şey para değil. Bizim için halletmeniz gereken bir iş var."
İş iş iş... Kelimenin kulağıma çarpıp çarpıp geri döndüğünü hissedebiliyordum. "İş mi?"
"Innisfree'yi piyasadan silmenizi istiyoruz. Ayrıca sakın geri adım atmayı düşünmeyin yoksa o hoş arkadaşlarınızdan birini daha misafir etmek zorunda kalırız."
"Ne? Kozmetik devi olan Innisfree mi?????? Siz çıldırdınız mı? Ben en fazla marketteki raflarını devirebilirim."
"Nasıl yapacağınız işin sizi ilgilendiren kısmı. Eğer bir hafta sonra bir sonuç alamazsanız arkadaşınızın birlik ve bütünlüğünü koruyacağından şüpheniz olsun."
Ve hat kesildi.
"Polise gitmeliyiz." İlk konuşan Jin oldu.
"Boş vermeliyiz. Ne de olsa Daehyung'un kuzeniymiş." Taehyung da dahice yorumunu yaptı.
"Rapmon hyung'u aramalıyız." Jungkook da konuştu.
Kabul edildi. Hep bir ağızdan onaylayıp Rapmon'u aradık.
Yaklaşık yarım saat sonra Bangtan'ın kalan yüzde yetmiş beşlik kısmı kapımdaydı.
"Sonya!!" J Hope ve Jimin koşup bana sarıldı. Bir iki dakika birlikte yuvarlanıp hasret giderdikten sonra Rapmon ve Yoongi'ye döndüm "Beyler..." kafamla selamladım.
Yoongi omzumu pohpohlayıp içeriye geçti, Rapmon da koluma girip konuştu "Bir fikrim var."
O devam etmeden psişik medyumsal fangirl yeteneklerimi kullanıp aklını okudum ve hemen lafa girdim "Hayır, bu işe sizi sokamam." Ne düşündüğünü kestirmek zor değil. Bu kadar zeki olduğunuzda varacağı yeri tahmin edebiliyorsunuz. Lafa devam ettim "Karalama kampanyası çok riskli bir iştir."
Birden Kadir Tokbaş'ın kameralar önünde terkos suyu içişi beynimde çaktı.
"Yardımımı istediğini sanıyordum." İçeriye geçmeden zorlukla duyabileceğim şekilde mırıldandı "Borcumuzu ödememize izin ver..."
+Bu Korelilerin borçlarla ne alıp veremediği var.
-Bunlar hep gururdan işte.
Bu kim be?! İç sesim ikiye bölünmüş.
-Aye! Yeniyim ben buralarda.
+Oh! Tanıştığıma memnun oldum!
Hayır ben olmadım, hocam siz kaç kişisiniz içeride?!!
"Hey sen!" Omzumda bir ağırlık hissettim. "Şu anda Game of Thrones'un yeni sezonunu izliyor olmalıydık. O ejderhalara ne olduğunu merak ediyorum." Puka'nın tanıdık sesini duydum.
''Ben de Exo'nun yeni albümünü dinlemek istiyorum ama her zaman istediğimiz olmuyor.'' parmağımla burnunu okşadım.
''Ben sen yokken dinledim'' şeytanca gülüp omzumdan indi ve içeriye koştu.
''Ben de dinledim, hem de kayıt sırasında.'' hayretle ağzımı açıp arkamdan gelen sese döndüm.
''Öyle bakmayı bırak- fanboy'um ben!!'' Jin ellerini kaldırıp 'ben suçsuzum- dinleyememen senin fangirl genlerinin eksikliğinden' ifadesi yaptı.
Gülümseyerek içeriye geçtim ve çoktan kararını vermiş Bangtan'ın önünde durdum ''Şimdi dahiler, söyleyin bana- benimle misiniz?''
Kafa sallayıp güldüler.
''Bu durumda o Innisfree denen organik böcekleri batırmak için bir haftamız var.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşum? BTS!! -2
FanfictionBiraz aksiyonlu, biraz romantik- kesinlikle komik. İntikamcılar, bukalemunlar, konuşan bebekler ve hademeler. Not: Önceki hikayemizden karakterler ve olaylar içerir ancak reklam amaçlı değil, onu okumak zorunda kalmayacaksınız.