Selamlar!! :*
Bu size ilk yazar notum galiba. Her ne kadar vote- ya da daha önemlisi yorum alamasam da düzenli bir okuyucu kitlemizin olduğunu bilmek devam etmeme yardımcı oluyor- herkese teşekkür ederim. Ayrıca kapak tasarımı konusunda hikayemi destekleyip yardımcı olan EXO-BAP-BTS arkadaşıma çok çok çok minnettarım.
Bugün size benim en en en aşık olduğum gruptan bir şarkı öneriyorum. Kendimi bu gruptan biriymiş gibi hissediyorum~ kenarda kalmış ancak hala kaliteli. Ayrıca çakma L olan vokallerini sevin- dünya ahiret enişteniz bilin, bir gün ona nikahı basacağım!!! İyi okumalar!!! ^,^
Medya olarak ekleyemedim umarım ulaşabilirsiniz. Plastic Tree - シオン
*********************************
İntikamcılar kimse için çalışmazlar. Suikast timleri gibilerdir ancak onlar öldürür- intikamcılar süründürürler. Görevleri merkezden de talep edebilir- ki o zaman parayı paylaşmak zorunda kalırlar, ya da bireysel çalışıp tüm parayı alır ve organizasyonu kendileri yaparlar. Tıpkı benim yaptığım gibi. Ancak merkez karışık durumda ve bireysel çalışanlardan da para almaya çalışıyorlar. Tüm görevlerimin sonunda peşime para için adamlar takılıyor ve bazen şansım yaver gitmezse temiz bir dayak yiyorum. Evet ben bir kızım- ama ıslak sopa cinsiyet ayırmıyor.
Yeni bir görevde olduğumu bildirdiğim için bir süre peşimi bırakırlar ancak... Aah! Böyle rezil yaşamaya bir son vermeliyim. Belki de bu işi bitirdikten sonra Honduras'a yerleşirim. Beni paklayacak tek ülke.
''Bir şey mi söyledin unni?'' Kocaman gözlüklerinin ardından buralarda pek sık raslayamadığımız mavi gözlerini bana dikip sordu.
''Honduras'a mı taşınsam diyordum.''
''Unnii!! Hiç tavsiye etmem. İnsanlar şeytan şeytan bakıyorlar orada.'' tabi kötü bakarlar Sonyacım. Ülkenin %80'i katil sonuçta.
''Nereden biliyorsun ki sen?''
''Barış elçisi olarak gitmiştim de.'' göz kırpıp sırıttı.
''B-barış elçisi mi?!'' yüzüne baktım ama cevap vermek yerine kolumdan çekiştirip kekeledi
''U-unnii! Jim-jimin!'' girdiğimiz kafede en köşede oturan çocuğu gösterdi. Küçük olduğu her halinden belliydi. Üstündeki sarı gömlek daha da çocuksu görünmesine neden oluyordu. Daha fazla bekletmemek için Sonya'ya önden gitmesini söyledim, ben de kahvelerimizi almaya gittim. Bir süre yalnız kalsınlar diye.
Tam alıp geri döndüğüm anda kahvelerle birine tosladım. Çok fena tosladım.
''Ö-özür dilerim- sizi görmedim- yandınız mı ambulans? Ambulans mı çağırsak?!!!!!!!'' çarptığım kişinin üstünü silkeleyip panikle yalvardım.
''Önemli değil- aslında'' lafını kesip gülmeye başladı. Krize mi girdi yoksa? Lütfen ölme lütfen!!! Gülmeyi kesip devam etti ''aslında ferahladım sayende.'' yerdeki buzları gösterdi. Yerdeki buzları. Buzları... buzlu kahvenin buzları... Rezalet içinde rezalet.
Yüzüne bakmadan- bakamadan- konuşmaya çalıştım ''Yine de çok özür dilerim. Üstünüz mahvoldu.'' cebimden bir mendil çıkartıp uzattım.
Tekrar gülmeye başlayınca bu sefer neyde yanlış yaptığımı düşünmeye başladım. Sümüklü mendil uzatmadım ya?? Gömleğini silkelerken cevapladı ''Ne de olsa siyah- leke belli olmayacaktır endişelenme.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşum? BTS!! -2
Fiksi PenggemarBiraz aksiyonlu, biraz romantik- kesinlikle komik. İntikamcılar, bukalemunlar, konuşan bebekler ve hademeler. Not: Önceki hikayemizden karakterler ve olaylar içerir ancak reklam amaçlı değil, onu okumak zorunda kalmayacaksınız.