-These voices won't leave me alone.
Well, my heart is gold and my hands are cold.
Are you deranged like me?
Are you strange like me?...-•••
"Babacığım, güzel kızım benim."
Bacaklarının üzerine oturmuş minik bedenin yanaklarına kokulu bir öpücük kondurduğunda küçük olanın dudakları büzüşmüş, iki eliyle kavradığı babasının yanaklarına daha sıkı tutunmuştu. Minik gözleri hafiften dolu dolu, burnunun ucu kızarık... Taehyung'un birazdan duruşmaya girmek için onu bırakması gerektiğini bilir gibi mutsuzdu Hyejin. Babasının kucağında sürekli huzursuzca kımıldanıyor, ellerini yüzünden hiç çekmeden dudaklarını babasının ona eğmiş olduğu yüzünün farklı noktalarına bastırmaya çalışıyordu.
"Bab-ba."
"Babam. Söyle birtanem. Neden inci taneleri birikmiş benim güzel kızımın göz bebeklerinde? Baba öpsün, alsın mı onları oradan?" Dudaklarını kızının gözlerine bastırdı hafifçe.
Hyejin bir elini Taehyung'un yanağından çekmiş başını göğsüne yaslayarak sırtını pışpışlamaya başlamıştı minicik eliyle. Babasının ona yaptığı her şeyi taklit edip o da babasına yapıyordu son günlerde. Üzerinde bugün babasının yatakta onunla oyunlar oynayarak giydirdiği çilekli bir tulum, saçlarının arasında beyaz bir bandana.
Saçlarından burnuna sızan tatlı kokuyu soludu Taehyung usul usul. Kızı bu dünyadaki her şeye bedel, tek yaşam kaynağıydı. Gün geçtikçe Taehyung ne kadar bağlanıyorsa ona, Hyejin de bir o kadar düşkün oluyordu babasına. Taehyung ona en ufak bir söz söyler diye babasının gözlerinin içine bakıyor, küçücük haline tezat yüzündeki hayran ifadeyle süzüyordu dakikalarca. Geceleri beşiğinde bile uyumamaya başlamıştı. Yatakta babasının yanında, onun kollarının üzerinde uyuyordu sadece. Bir de sarılmaya çalışması yok muydu...
İçi gidiyordu Taehyung'un.
Kapı iki kez hafifçe tıklatıldıktan sonra aralandığında Taehyung ve küçüğünün bakışları aynı anda oraya dönmüştü. Gelen adamın çekinir bakışları ikilinin üzerinde konaklarken Taehyung hafifçe gülümsemişti. Hyejin'in sırtına bir eliyle destek vererek ayaklandığında boştaki eliyle karşı koltuğa oturmasını belirten bir işaret verdi.
"Jinnie, bak güzelim Bogum amca gelmiş."Miniğin bedenini daha sıkı kavramak amacıyla hafifçe hoplatarak "Hoşgeldin," diye mırıldanmıştı.
"Hoş buldum."
İkisi de çalışma masasının önündeki karşılıklı tekli koltuklara oturduğunda Bogum yüzündeki buruk gülümseme, elinde sıkıca tuttuğu evraklarla "Ne kadar da büyümüş..." dedi. "Daha dün gibi aklımda Jeongguk'un emniyete girip 'Baba oluyorum!' diye bağırışı. Benim canım arkadaşım, o da görebilseydi keşke büyüyüşünü."
"Duruşma öncesi beni ağlatmak için mi geldin?"
Burnunu çekti Taehyung gülmeye çalışarak. "Çok kötüsün. Ama ben şu an ağlarsam bu ufaklık da ağlar ve duruşmaya giremem, anlıyorsun değil mi? O yüzden bu acı konuşmalarını sonraya sakla Bogum-shi.""Tüh, desene üzemedim seni," demişti şakayla karışık. "Duruşman mı vardı? Ben de şu istediğin... evrakları getirmiştim sana. Arasaydım keşke gelmeden önce."
Taehyung'un bakışları arkadaşının elindeki evraklara kayarken rahatsızca surat astı. "Duruşmayı ertelemeyi çok isterdim fakat zaten bunlar günü geçmiş olanlar. Of, bir an önce incelemek de istiyorum, ne yapacağım?"
"Bugün izin günüm," dedi Bogum endişeyle. Arkadaşının hemen üzgünce surat asması onu germişti. Zaten iyi bir psikolojik durum içerisinde olmadığını biliyor, bu gibi ufak şeylerin geçen gün Namjoon'dan öğrendiği sinir krizini tetiklemesinden çekiniyordu. "Sen duruşmana gir, ben kantinde beklerim. Sonra da Yugyeom, sen ve ben oturur konuşuruz enine boyuna. Bir yerden başlamak lazım sonuçta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flawless // •Taekook
FanfictionKim Taehyung, Jeon Jeongguk'u çok özlüyordu. -text ağırlıklı -Dram -Mpreg