*17*

107 16 19
                                    

-Do you need, do you need someone?
Are you scared of what's to come?
If you leave then who will the next one be?...-

••••

Beyaz bol pijamasının içerisinde olağan tüm yorgunluğuyla gözlerini açık tutmaya çalışan beden, minik bebeğini son kez pışpışlamış; hala ağzında biberon varmış gibi dudaklarını emen kızını ısırma isteğini zorlukla bastırarak krem rengi beşiğine yatırmıştı. Biraz sağa, biraz sola kıpırdandıktan sonra bacaklarını kaldırıp beşiğin koruma kısmına yaslayarak uykusuna devam eden Hyejin, her şeyiyle olduğu gibi uyuyuş şekli olarak da Jeongguk babasına çekmişti. Taehyung gün içerisinde sürekli Hyejin ile ilgilenip ev işlerini halletmekten kaynaklı ağrıyan kaslarına rağmen güzelce gülümsemiş, eğilip kızının ensesine kokulu bir öpücük bıraktıktan sonra açtığı sarı gece lambasından sonra yatak odasından çıkmıştı. Her bir adımında ayaklarının acısını hissediyor, ağrıyan beline yasladığı elleriyle merdiveni inmeye çalışıyordu.

Hyejin doğalı 3 ay olmuştu. Bu üç ay boyunca Jeongguk ve arkadaşları ona her ne kadar yardımcı olsa da eşi ertesi sabah işe gideceği için gece boyunca Taehyung kızının sesine uyanıyor; mama hazırla, bezini değiştir, tekrar uyut derken güneş ışığının odayı doldurduğu vakit oturduğu yerde uyuyakalıyordu. Yine de bundan tek bir an gocunmuyor, Tanrı'nın ona verdiği mucizeyi olabilecek en güzel şekilde büyütmeye çalışıyordu. Hyejin, Taehyung ve Jeongguk'un hayatına giren en muhteşem, en özel şeydi. Hep düşünüyorlardı ki kızları, babalarının sevgilerinden beslenmiş gibiydi. Kimsenin kucağında uzun süreli durmaz, henüz üç aylık olmasına karşılık büyük bir temas bağımlılığıyla babalarına aşık aşık bakardı. Taehyung ona mamasını içirirken bir eli hep babasının kolunda olurdu mesela. Oyun halısında sallanan oyuncaklara gülücükler saçarken bile bir eli oyuncaklara vurur, diğeri Taehyung'un elleri arasından ayrılmazdı. Jeongguk akşam eve geldiğinde televizyon karşısında otururken Hyejin göğsünde yüzüstü yatar, başını babasının boynundan kaldırmazdı. İzinli olduğu günler sabah yatakta ayan günün keyfini sürerken bile minicik avuç içlerini Jeongguk'un büyük yanaklarına yaslar, kıkır kıkır gülerdi.

Hyejin en çok onları tanır, en çok onları severdi.

Merdivenin son basamağını da inip salondaki birkaç parça bulaşığı mutfağa götürmeye yeltendiğinde çıt çıkmayan evin içerisini kapıdan gelen anahtar sesi ve aralanıp kapandıktan sonra çıkan hafif gıcırtı doldurmuştu. Taehyung Jeongguk'un geldiğini bildiğinden hiç oralı olmamış, zaten az olan bulaşıkları makineye döşediği gibi kapağını kapatıp sürahiden doldurduğu büyük bir bardak suyu dudakları arasına yaslamıştı. Hayır, bu sefer eşini kapıda karşılamayacak; ona hep sevdiğini söylediği gülümsemesini bahşedip dudaklarından öpmeyecekti. En azından bir açıklama alana kadar. Son iki haftadır iş saatinden yedi-sekiz saat arası geç gelen bu adamın kendisinden bir şeyler sakladığının bilincinde, içindeki olağan sıkıntıyla baş etmekteydi çünkü. Defalarca kez sormuştu... bir derdi olup olmadığını, iş yerinde sıkıntı mı yaşadığını, kendisinin bir ihtimal bir şey yapmış olabileceğini. Fakat hiçbirinde bir cevap alamamıştı ele avuca sığan. Hep reddediyordu. Taehyung'un hamileliğinin son iki ayından beri yaptığı gibi hep inkar ediyor, hep her şeyin yolunda olduğunu söylüyordu. Fakat Taehyung biliyordu ki hiçbir şey yolunda değildi.

Bardağı tezgaha geri bıraktığında beline sarılan kolların ardından boynuna başı yaslanmış, Taehyung'un kokusunu derin derin içine çekerken "Merhaba güzelim," diye fısıldamıştı birkaç öpücüğü de bulunduğu yere bırakarak. "Seni çok özledim."

Taehyung sadece kuru bir "Hoş geldin," demekle yetinmişti. İçinden enerjik olmak gelmiyor, ki zaten enerjisi yok denecek kadar azdı, eşinin sakladığı şeylerin farkında olduğundan karşılık vermek istemiyordu. Bu yüzden belindeki kollara da bir müdahalede bulunmamış Jeongguk'un geri çekilmesini beklemişti.

Flawless // •Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin