Pazar sabahı saat 12.25 civarı eğlenceli bir kahvaltı yapıyorduk. Evdeki herkes - toplam üç kişi olsak dahi- masanın bir tarafına oturmuş arka planda televizyon sesi eşliğinde sohbet ederek eğlenceli bir kahvaltı geçiriyorduk.
Perşembe günü yaşanan olay kimsenin hafızasında yer almıyormuşçasına günümüze devam ediyorduk. Elimizde buharı tüten çaylarla kardeşim Mete'nin anlattığı bir olayı dinliyorduk. Babam oğluna kulak kesilmişken ben ikisine de derince bakıyordum farkında olmadan.
O gün birşeyler olacağını hissetmiş gibiydim sanki.
Babamın yaptığı espriye kahkahalarla güldüğümüz sıra çalan telefon kalbimi tekletmişti. Sebebi ise babamın telefona bakınca değişen yüz ifadesiydi. Ağırca kafasına bize doğru kaldırdı, yüzlerimize şöyle bir baktıktan sonra ısrarla çalmaya devam eden telefonu eline alarak odukça sesli bir biçimde boğazını temizledi.
Baş parmağı yeşil tuşun üstüne geldiğinde durdu, tereddüt ettiği herhalinden belli oluyordu. Daha fazla beklemenin faydası olmayacağını anladığı an tuşu kaydırdı ve telefonu kulğına koydu. Telefondan gelen kalın ses ile kısa bir selamlaşma ardından konunun ben olduğu ve telefondaki kişinin kim olduğu belli olan bir dialog başladı.
Bense konunun anlaşılmasından itibaren kulaklarımı seslere kapatmış, zihnimi düşüncelerle meşgul etmeye çalışıyordum.
Sonunda babam telefondaki kişiye 'iyi günler' dileyerek kapattığında bir süre sadece yüzüme bakakalmıştı. Konuşması gerekiyordu , konuşsunki içim ferahlasın istiyordum. Ama biliyordumki o konuşursa daha fazla stres yüklenecektim.
Uzun olduğunu tahmin ettiğim bir süre sonra babam konuşmaya karar vererek boğazını temizledi ve söze başladı;
'' Esma... Biliyorsun... Yani biliyoruz... Şuan lafı dolandırmadan söylemek istiyorum ama üzülmede istiyorum. Ailen... Yani gerçek ailen, onlar seninle görüşmek,konuşmak istiyor . Senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum fakat onlara bir kere şans versen. Yani en azından dinlesen? Sonrasında söz ne istersen o olacak. '' Dışarıdan her ne kadar babamın yüzüne sakince bakıyor gibi dursam dahi gözlerime az daha bakıldığında içimde fırtınalar koptuğu aşikardı.
"Tamam." diyebildiğim tek şey buydu. Ağzım mühürlenmiş hissettiriyordu. "Tamam.Yarına ne dersin? Ne kadar erken o kadar çabuk kurtulursun." diyerek tesseli verdi babam. Ağzımı açmadan ona da kafamla onay verdim.
Ona da tamam, sadece bir an önce bitsin istiyordum ama yapılacak konuşmanın hayatımı daha çok etkileyeceği bes-belliydi. "Ben onlara haber vereyim o zaman." diyerek mutfaktan arkasına bakmadan çıkan babamla karşımda boş kalan sandalyesinde kaldı gözlerim.
Mete konuşamayacağını belli ederek sadece elini uzatarak elimi tuttu ve başparmağı ile elimin üstünü okşadı. Ona tebesssüm etmeye çalışarak elimi sakince çektim ve yerimden kalkarak mutfağı terk ettim. Günün geri kalanı yatağımda uzanarak ve kimsenin beni rahatsız etmemesiyle geçti.
---------🌈---------
Ertesi gün kahvaltıdan hemen sonra hazırlanarak aileyle buluşacağım yere gitmek için hazırlandım. Evet tek başıma gidecektim. Babam her ne kadar ısrarlarında diretsede ben yanlız olmayı tercih etmiştim. Çünkü eğer onlarla gitseydim konuşmak yerine onlara sığınırdım ve asıl konuşulması gerekenler ertlenirdi.
Altıma beyaz bol bir kumaş pantolon üstüme ise lacivert bol kesim bir kazak giyerek hazırlanmıştım. Saçlarımı ensemde sıkı bir topuz yapmıştım ve iki tutamını ön taraftan çıkartarak kıvırıp elime de cüzdanımın ve telefonumun sığabileceği kazağımla aynı renk, kulp kısmı zincir olan çantamı alarak evin çıkışına yönelmiştim. ( konbini medyaya koydum ama daha farklı hayal ediyorsanız tamamiyle size kalmış...)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 MORE
Teen FictionYanlış kişilerle büyümüştüm. Hayatımda olması gereken insanlar benden çokça uzakta beni tanımadan hayatlarına devam etmişlerdi. Bense anne-baba demem gereken kişilerin varlıklarını sorgulayarak büyümüştüm. Bu yaşıma kadar bazen onları suçlamış bazen...