" Merhaba." diyerek elimi hafifçe kaldırıp kısa bir selam verdim. Sessizlik hala sürüyordu bu kadar şaşırılıacak bir durum olduğunu zannetmiyordum. Eğer bu sessizik az daha devam ederse arkama bakmadan kaçarım...
Sonunda Kılıç Bey şaşkınlığının uzun sürdüğünü fark ederk kafasını hafifçe iki yana sallayarak kendine geldi ve gözlerinin parladığına yemin edebileceğim hızlı haraketlerle ayağa kalkarak yanıma geldi. Gözleri ile kısa bir an bana buraya kadar eşlik eden görevliye kafasıyla onay verek yanımızdan ayrılmasına izin verdi. Tekrar tüm dikkatiyle bana dönerek;
" Esma hoşgeldin ! Kusura bakma, böyle seni aniden görünce şaşırdık ama iyiki geldin! " derken yüzüme gülümseyeek bakıyordu.
" Hadi gel. Biz de yeni başlamıştık yemeğe . Geç hadi. " diyerek ben eliyle sofraya buyur etti. Geliş sebebimi sormadığı için minnettardım çünkü buna vercek bir cevabım yoktu ve umuyorumki diğerleride bu konuyu açmazlardı.
Sofrada boş kalan yer tam olarak Aybilge'nin yanı ve Attila'nın karşısıydı. Bu bir denk gelişmiydi bilmiyorum ama şuan bu sandalyeye oturmak benim için şans gibi hissettiriyordu.
Yavaş adımlarla masada bana ayrılan sandalyeye adımlayarak oturdum ve eve girdiğim sırada hala üstümde olan ceketi çıkararak sandalyenin sırtına astım ardından boynumda çapraz asılı duran çantamıda çıkarıp cektimin üzerine astım ve sandalyeye iyice yerleştikten sonra kafamı kaldırarak yüzlerine baktım. Lakin onlar zaten az öncede olduğu gibi beni izliyorlardı. Sağımda kalan Aybilge yavaşça vücudunun tamamını bana döndürerek :
"Hoşgeldin Esma . Ne güzel oldu böyle gelmen." derken yüzüme, ona sadece iki kere görmeme rağmen çok yakıştığını düşündüğüm tatlı gülümsemesiyle ve parıl parıl parlayan gözlerle bakıyordu bana. Aybilye'nin hemen ardından Attilla da aynı gülümseme ve gözlerle bana bakarak:
"Evet Hoşgeldin! iyiki geldin. Daha sık gel lütfen." dedi.
Bu dediklerinin beni ne kadar mutlu ettiğini ve içimi sıcacık yaptığından haberleri olsaydı karşılıklı ağlayabilirdik. Onlara baktıkça gülümsemeleri benim yüzüme de bulaşırken:
"Teşekkür ederim!" diyebildim sadece. Kısa konuşmanın ardından kafam diğerlerine dönünce onlarında ikizler kadar olmasa da tebessümle bizi izlediğini fark ettim. Hatta Leyla Hanım'ın yüzlerinin çok az, dikkatle bakılmazsa anlaşılamayacak kadar dolu olduğunu fark ettim. Bu sefer sözü Leyla Hanım devralarak :
"Hadi o zaman devam edelim !" diyerek bir anda bana doğru yöneldi ve önümdeki tabağı kaçırırcasına eline alarak masanın etrafında dolanmaya ve içini tepeleme doldurmaya başladı. Hevesini kırmamak için durdurmadım fakat benim o kadar şeyi hele de kahvaltı öğününde yemem imkansızdı.
En büyük abi olan Erdem annesinin durmayacağını ve tabağı sanki daha fazla doldurmasının imkanı varmış gibi devam etmesini durdurmaya karar vererek o sert ve normal konuşsa dahi sanki emir veriyor gibi çıkan sesiyle:
"Annem yeter bu kadar doldurduğun , hem az daha koyarsan taşar o tabak." diyerek durdurmaya çalıştı. Leyla Hanım önce Erdem'e sonra tabağa en son da benim yüzüme bakarken dediğine katılmış ve tabağı yüzünden eksik etmediği gülümsemeyle aldığı önüme bıraktı ama daha sonra asla beklemediğim bir şey yaptı.
Yanağımı oldukça yumuşak şekilde öperek afiyet diledi ve yerine geçerek oturdu. Tamam. Şuan sıcak basmaya başladı işte. Ayaklarımın dizlerine Kadar soğuk kestiğini hissediyordum .Leyla Hanım ise sanki hiçbir şey olmamış havası ile çatalını ve bıçağını eline alarak tabağından bir iki şey alarak ağzına atmıştı.
Diğer herkeste benim gibi kalmıştı. Tamam Esma. Sakinsin. Çok sakinsin. Heyecandan titreyen ve dışarıdan belli olmadığını umduğum elimle çatalı kavrayarak zeytine batırarak ağzıma gönderdim. Herkes geri yemeğine dönerken çaktırmadan kısa ama oldukça derin olan bir nefes çektim içime. Ya da denedm en azından. Emin değilim...
İlk anlarda herkes oldukça essiz bir şekilde yemeğini yiyordu. Fakat kendisinden asla beklemediğim Attila'nın önce yüzüme bakan gözlerini hissettim. Daha sonra ise içine derince bir nefes çektiğini. Konuşmaya aniden başlaması masadaki herkesin ona odaklanmasını sağladı.
"Esma eğer kabul edersen seni ailecek gitmek istediğimiz pikniğe davet etmek istiyoruz."
Sorduğu soru biraz ani olmuştu fakat düşününce onlarla bir şeyler yapmak, vakit geçirmek istediğimi biliyordum ve istiyordum.
"Ben... Peki. Ne zaman?"
Soruyu sormamla eş değer anlarda ikiz abilerin - şu an hangisinn kim olduğuna karar veremiyordum - birinden tonunda bariz belli olan heyecanlı sesiyle:
"Yarın. Yani yarın gitmeyi düşündük. Tabii... Sana da uygunsa. Ama uygun değilse zamanı değiştirebiliriz. Bekleriz biz seni!" dedi.
Sesindeki heyecan bir yana söyledikleri beni o kadar çok mutlu etmiştiki. Anlık gelen farkındalık damarlarında akan kanın hızını arttırmış , ellerimin ve dizlerinin karıncalanmasını sağlamıştı. Bu zamana kadar çevremde olan abi-kardeş ilişkilerini her zaman özentiyle izlememe sebep olan şey küçüklüğümden beri bir abiye sahip olma dileğimdi.
Asla kabul olmayacağını inandığım bu dileğimin şu son zamanlarda hayatıma dahil olan insanlarla gerçekleşmiş olmasının farkındalığı çarpmıştı yüzüme. Suskunluğumun yanlış anlaşılmaması adına :
" Yarın benim için uygun. " diyerek kısa bir cevap verdim . Leyla Hanım sözü hiç bana vermeyip ele alarak :
" Tamam o zaman... Peki bugün burada kalmaya ne dersin ? " diyerek bugünün yıldızı olmuş ani bir sorularından birini daha sordu. Ben kısa süreli kalırken daha cevabımı veremeden yan taraflarımda oturan Attila ve Aybilge sözü bana hiç vermeyerek ;
" Lütfen kal !"
" Evet. Hem daha fazla vakit geçirebiliriz." diyerek beni sıkıştırmışlardı. Onları kırmak istemiyordum ama ne diyeceğimide bilemiyordum. Arada kaldığımı fark eden Kılıç Bey bu sefer söze dahil olarak;
" Seçim tabiiki sana ait ama burada kalmanı ve bizlerle vakit geçirmeni gerçekten çok isteriz Esma ." dedi. Gözlerimi önce onun yüzünde sırasıyla Leyla Hanım'ın, ikiz abilerin, en büyükleri Erdem Abi'nin ve en sonda Attila ve Aybilge'nin yüzlerinde gezdirince aslında bunu gerçekten ne kadar istediklerini anladım. Bunu yapmak belkide birbirimize alışmamızı daha da kolaylaştırabilirdi. Denemekten zarar gelmezdi, sanırım.
İçime kocaman bir derin nefes çekerek;
"Peki... Ben kalabilirim ama babama haber vermeliyim." diyerek konuşmuştum.
İlk başta dediklerimin gayet normal ve olumlu şeyler olduğunu düşünmüştüm . Fakat Kılıç Bey'e dönen yüzüm yüzünde gördüğüm ve adlandıramadığım duyguyla kırdığım potu anlamamı sağlamıştı.
Tamam, babam oydu gerçekte ama buna bir anda alışamazdım. Fakat gördüklerim göğsümde üzüntünün oluşturduğu ağırlığı yerleştirmişi çoktan. Üzgündüm ama yapabileceğim bir şey de yoktu...
" Ben arayayım en iyisi." diyerek masadan hızla kalkarak masanın uzanan kısmında kalan ve kapısı açık olan bahçeye adımladım hızlıca. Bir yandan da bu durumu nasıl düzelteceğimi düşünüyordum. Ama bunların dışında en önemlisi bugünü onlarla bitirip yarınıda onlarla geçirecek olmamdı...
---------------🌈-------------------
Herkese merhaba... Uzun zaman oldu. Ama aklıma yazacak hiçbir şey gelmediği için ben de hikayeyi karışık bir senaryoyla devam ettireceğime beklemeyi seçtim. Umarım aranızda hala okuyanlar vardır. Teşekkür ederim... Kendinize virüsün hakim olduğu dünyamızda iyi ve sağlıklı bakın. Hayırlı Ramazanlar dilerim.💜🧃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 MORE
Teen FictionYanlış kişilerle büyümüştüm. Hayatımda olması gereken insanlar benden çokça uzakta beni tanımadan hayatlarına devam etmişlerdi. Bense anne-baba demem gereken kişilerin varlıklarını sorgulayarak büyümüştüm. Bu yaşıma kadar bazen onları suçlamış bazen...