BÖLÜM 7: SARI YAZMA

1.5K 71 28
                                    

Elimdeki ağırlık kalbimde ki ağırlığın yanında sönük kalıyordu. Zihnim çok düşünmekten yorgun düşmüş, hata mı yapıyorum diye düşünmekten geçen günlerin farkına bile varmamıştım. Ailemin başını yere eğmemek için bir yola girmiştim ucu ölüm mü kalım mı belli değil. Tanımadığım bir adamla hayatım birleşecekti engel olmak bu saatten sonra zordu. Ben ona uyum sağlar mıydım o benim dik başlığımla baş eder mi? Bu sıralar ne kadar uysal bir kedi gibi dursam da gerçekten çok dik başlı bir insandım. Babam hariç kimseye eyvallahım olmazdı, doğru bildiğimi sonuna kadar savunurum, adalet terazisi elimden düşmezdi. Düşene yardıma muhtaç olana canım pahasına yardım ederdim. Evlendiğimde beni bunlardan mahrum ederler mi diye düşünmeden edemiyorum. Hoş öyle bir şey olsa bir saniye bile düşünmez çeker giderim de insan düşünmeden edemiyor.

"Hanımım. Sipariş ettiğiniz toprak geldi."

"Sağ ol Tuncer abi. Sen şuraya bırak gerisini ben hallederim."

Arka bahçede ki çiçeklerle uğraşıyordum bugün. Söz de gelen Sümbülteber çiçeğimi de daha büyük ve rahat bir saksıya yerleştirmek istiyordum. Çiçek için özel bir toprak sipariş etmiştim , bu toprakla çiçeğim daha güzel büyüyecekti.
Çiçeğin saksıda gelmesi düşünceli bir davranıştı. O günden bana güzel kokulu bir hatıra olarak kalacaktı. Koparılmış ve solmaya mahkûm bir çiçekten çok bakacağım sürekli güzel koku veren bir çiçeğe sahip olmak daha iyiydi.
Çiçeğim özelliklerini araştırıyordum sürekli. Hem çiçeklerinin güzelliği hem hoş kokusu için yetiştirilen sümbülteber kesme çiçekçilikte de parfümcülükte de kullanılan bitkilerdenmiş. Kokusu çok beğenilir. Çiçek açtığında kokusunu akşama doğru çevreye salmaya başlarmış. Yani her anlamda ince düşünülmüş bir hediye.

Toprak olmuş elimi belime koyup yaptığım işe gururla baktım. Çiçeğim büyük saksısında gayet rahat duruyordu. İnşallah yerini benimserde çabuk büyürdü.

"Zer telefonun çalıyor." Evin yardımcılarından Meryem abla içerden sesleniyordu.

"Abla sana zahmet getirsene telefonu." Meryem abla mutfaktan çıkıp yanıma geldi.

"Arayan kim abla," İmalı bir şekilde gülümsedi, gözlerimi kısıp ona baktım. Bu arada telefon kapanmış tekrardan çalmaya başlamıştı.

"Mir arıyor seni."

Söz gecesi bana numarasını vermişti, benimki her nasılsa onda vardı. Şervan diye kaydetmek istemediğim için Mir diye kaydetmiştim. Bey olmak üstünde bir ceket gibi duruyordu bu isim daha çok yakışıyordu zannımca.

"Abla açıp kulağıma tutsana elim kirli."
Meryem abla bu sefer telefon kapanmadan açmıştı.

"Alo."

"Bu telefon neden geç açılıyor." Sesi oldukça sinirliydi. Bağırmadan bağırmanın formülünü bulmuş gibiydi.

"İnsanım ya ben! Benimde işlerim olabilir. Yedi yirmi dört telefonla gezmiyorum, içerde kalmış ancak açabildim." Meryem abla kulağını dört açmış bizi dinliyordu hoş öyle bir çabaya girmese bile Mir'in yüksek sesi ne konuştuğumuzu apaçık belli ediyordu.

"Endişelendim senin için." İşte böyle o ses tonu düşecek ötesi yok.

"Babamın evinde başıma ne gelebilir ki. Hem aldığım nefesten bile senin haberin oluyordur şimdi." İmalı imalı söylendim. Mir'i biraz bile tanıyorsam ne yaptığım hakkında bilgi edindiğine yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

Bir Sevda ZerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin