Sert sesinden dökülen nağmeler yüreğimi yumuşatmış, yüzümü kızartmıştı. Normalde duygularımı, ne hissettiğimi belli etmeyen biriyim fakat onun bana bu kadar yakın olması, benim için türkü mırıldanması duvarlarımı yıkmıştı. Duygularım kontrolüm altından çıkmış kendi kendini belli etmişti.
Kızarmış yanaklarımla benden bir kaç santim uzaklaşan adama baktım. Gözleri hayranlıkla yüzümde dolaşıyordu. Elinin tersiyle yanağımı okşadı. Utançla gözlerimi kaçırdığımda herkesin bizi izlediğini fark ettim.
"Mir herkes bize bakıyor yapma." Dedim.
Mir kaşlarını çatıp çalışanlara bir bakış attı. Hepsi hemen önüne döndü. Bir bakışı ile istediğini yaptırıyordu."Onlar artık bakamaz." Göz devirmekten başka bir şey yapmadım. Kolundan tutup onu yönlendirdim ve işçilerden uzakta olan ağacın oraya gittik. Hemen dibime kadar girdi. Nefesi yüzümü ve saçlarımı okşuyordu. Hissizlik maskemi takındım ve benden uzaklaşmayan adamdan kendim uzaklaştım. Başımı yukarı kaldırıp gözlerine baktım.
"Gidelim mi artık?" Başımda ki yazmayı saçlarımdan çıkartıp eline aldı.
"Gidelim bakalım."
"Yazmamı ver önce." Dedim. O yazmayı sevmiştim ve onu benden almıştı tıpkı ipek örtümü aldığı gibi.
Dilini hayır anlamında şaklattı .
"O artık benim. Tıpkı senin de benim olduğun gibi." Söyledikleri ile kaşlarım anında çatıldı. Parmağımı göğsüne doğru salladım.
"Öncelikle şunu aklına sok ben mal değilim ki senin olayım. Hayatımızı birleştiriyoruz diye senin olmuyorum. Başıma bu felaketleri açtığın için sana kızgındım fakat önyargılı olmayıp sana bir şans vermek istediğim için ılımlı davranıyordum." Her kelimemde kaşları daha çok çatılıyordu. Derin bir soluk alıp devam ettim.
"Ama artık o ılımlı insan yok karşında. Ya kendine çeki düzen verip benim de bir insan olduğumu hatırlar ona göre davranırsın." Gözlerine hiç olmadığım kadar sert bir biçimde bakıp devam ettim.
"Ya da ne pahasına olursa olsun ben bu nişanı bozarım. Ailemin başı yere eğilmesin diye kabul ettiğim bu yolu ateşe veririm."
Gözleri alev almıştı, fakat ben ondan korkmuyordum. Fazlasıyla dominant bir karakterdim dediğimi yapar, istediğimi kabul ettirirdim.
İkimizin de gözlerinden çıkan ateş etrafı kül ediyordu. Bir anda boynumdan kavrayıp yüzlerimizi birleştirdi. Burnum onun biçimli burnuna yapışmıştı. Ellerimi göğsüne koymuştum. Gözlerinin mavisi dibi görünmeyen okyanus gibi karanlıktı.
"Sen benden gidemezsin." Her kelimesinin heceliyordu.
"Öyle bir giderdim ki arkamda toz bile bırakmam. Ya beni böyle kabullenirsin ya da yollarımız ayrılır."
"O yolları sikerim. Senin bir tek yolun var o da bana çıkar ancak." Ettiği küfürle gözlerim irice açıldı onu ilk defa küfür ederken görmüştüm. Ondan biraz uzaklaştım.
"Eğer yolumuz bir ise, yolum bir tek sana çıkacaksa bana karışmayacaksın, benimsin gibi maganda laflar ağzından çıkmayacak. Kabul müdür?"
Gözleri gözlerim ve dudaklarım arasında mekik okudu. Bir an dudaklarımı öpeceğini düşünsem de yapmadı. Alnımı öptü. Dudakları alnımdayken konuştu. Her kelimesinde dudakları alnıma değiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sevda Zer
General Fiction"Hayatımın kadınını bulmuşken kaçıramam güzelim. Kendini hazırla yakında seni istemeye gelecem. Görüşürüz o güne kadar Ayvaz' ların güzel kızı. " Eli saçlarıma uzandı daha ne olduğunu anlamadan başımdaki ipek örtüyü saçlarımdan çekti. Çok sevdiğim...