2.Bölüm

4.2K 211 23
                                        


Demirkan malikanesine gelmiştik. Gerçekten ev çok büyüktü dahası çok güzel bir bahçesi vardı kocaman. Şehirden uzak, ormana yakındı ev. Burayı sevmiştim.

"Öküzün trene baktığı gibi niye bakıyorsun?" bunu söyleyen küçük veletti. Sevimliydi birazcık ama çok az.

"Yani şimdi senin bana baktığın gibi mi bakıyorum?" ooo Luna vurdu goooll oldu. Ah iç ses çok alakasız zamanlarda ortaya çıkıyorsun. Küçük velet göz devirip önden ilerlemeye başladı. Katil civciv gibi.

"Hadi kızım gel." dedi Semih Bey. Zaten geliyordum baba bey. Ne bu atar tamam tamam şaka yapıyorum. Ha ha çok komik Luna. İç ses senin benden taraf olman lazım.

"Hoş geldiniz Semih bey, İnci hanım." kapıyı açan yardımcı söylemişti. Yavaşça içeriye girmeye başlamıştık. En önde Semih bey en arkada ben. Analarını takip eden yavru ördek gibiyiz. Gülmemeliyim. Güldüm.

Salona gelmiştik hemen üçlü koltuğun ucuna oturmuştum. Kapıya en yakın burası vardı olmadı kaçarız hemen. Nereye kaçıyorsun Luna hanım? Dışarıda korumalar ordusu vardı. Bunlar yasadışı işler mi yapıyor yoksa hiipğ başıma gelenleri görüyor musunuz? Komşular komşular yetişin. Ben düşüncelere dalmışken baba bey konuşmaya başlamıştı.

"Kızım kendimizi sana doğru dürüst tanıtamadık. Ben Semih Demirkan. İl emniyet müdürüyüm. Eşim İnci yazar. İkizin Doruk ve kardeşin
Ege." Mafya değillermiş oh. Anne hanım da yazarmış. Lan buldum!! Sabahtan beri düşünüyorum. Bu kadının ismi nereden tanıdık geliyor diye. Bu kadının kitaplarına hayrandım. Bilim kurgu, gerilim yazıyordu. Çok güzeldi kitapları. Benim ikizim varmış zaten benziyorduk bu uşakla. Geldiğimizde beri hiç konuşmamıştı. Sinsi kesin bu aynı ben.

"Hadi ama baba yeni tanıdığın birine neden bu kadar çok samimi davranıyorsun? Tamam arada kan bağı olabilir ama o yabancı. Daha tanımıyoruz onu." demişti Doruk. İlk defa konuştu ikiz boy. Ama haklıydı ben yabancıydım. Burnum sızladı.

"Kan çeker lafını hiç mi duymadın yavrum? Tabii hiç kitap okumazsan böyle olur. Kızımı ilk gördüğüm andan itibaren sevmiştim." dedi İnci hanım. Yıldız annemden sonra ilk defa biri beni savunuyordu. İlk defa böyle sahipleniyordu. Hayranlıkla baktım İnci hanıma.

" Babaanneee, dedeeee!" diye Semih beyin kucağına doğru koşan ufaklığı gördüm. Sorar gözlerle İnci bey'e baktım.

"En büyük abinin oğlu Bulut. Bulutcum bak halan Luna." Dedi İnci hanım. Kaç tane abim vardı ki?

"Saçların neden pembe?" dedi ufaklık.
Konuşması çok tatlı yerim ben bunu.

"Boyadım." dedim.

"Yaa benim resim yaptığım boyalar ile mi? Geçen duvarı boyamıştım bana babam bana kızdı. Hatta küçükken yüzüme de resim yapmıştım ona da kızdı." Büzdüğü dudaklarını ham yapmak istiyorum. Semih beyin kucağından inip yanıma gelmişti.

"Saçlarına dokunabilir miyim?" dedi ufaklık. Kucağıma aldım.

"Dokunabilirsin ufaklık." dedim ve göz kırptım. Umarım havalı olmuşumdur. Yavaş yavaş saçlarıma dokunmaya başlamıştı. Çok tatlı ulennn. Bugün sigarayı fazla kaçırmıştım o yüzden hala üstüm kokuyor olabilir. Ufaklık için zararlı. Yavaşça yere bıraktım.

"İnci hanım bana nerede kalacağımı göster misiniz?" dedim. Yüzü biraz asılmıştı sanırım anne demediğim için. İnci hanıma anne dersem Yıldız annem küser miydi benimle?

"Tabii ki gel kızım." dedi İnci hanım. Koluma girdi ve tedirgin tedirgin bana baktı. Ters tepki vermemden mi korkmuştu? Hiçbir tepki vermediğimi görünce yavaşça gülümsedi ve asansöre doğru yürüdü. Ne?! Asansör mü vardı evde? 3 katlı bir evdi ama olmaz diye düşünmüştüm.

" Kızım bugün misafir odasında kal olur mu? Yarın alışverişe gideriz." hafifçe kafamı salladım.

"İnci hanım bana giyecek birkaç kıyafet verir misiniz?"

"Tabii kızım sen bekle." odadan çıktıktan sonra odada gözlerimi gezdirdim. Normal sade bir odaydı. 2 tane kapı vardı odanın içinde muhtemelen biri banyoydu. Çok zekiyim maşallah. Odanın küçük birde balkonu vardı. Çok güzeldi manzarası sanırım burası odam olabilirdi. Kapının açılması düşüncelerim bölündü.

"En küçük bunlar vardı benim kıyafetlerimin arasında kızım. Birde hiç açılmamış iç çamaşırları var." dedi İnci hanım.

"Teşekkür ederim İnci hanım." gülümseyip odadan çıkmıştı. Duştan önce bir sigara daha içmeye karar vermiştim. Balkondan upuzun ormana bakıyordum. Çok güzeldi aynı zamanda insanın içi ürperiyordu. Sigaramı söndürdüm. Kıyafetleri alıp banyoya gittim. Banyonun kapısını kitlemiştim. Ne olur ne olmaz. Kıyafetlerimi çıkardıktan sonra çelimsiz vücuduma baktım. Sağ elimin avuç içinde yıldız dövmesi vardı. Annemin en son öptüğü yer.
Dövmeyi yaptırdığım gün Ahmet Akay ile çok büyük boyutlu bir kavga etmiştik. Saçlarımdan nefret eder, kıyafetlerimden nefret ederdi kısacası benden nefret ederdi. Onu utandırıyormuşum. Hanım hanımcık değilmişim. Serseri gibiymişim. Saçlarımı ilk kez boyattığımda bana tokat atmıştı. 1 hafta evden çıkarmamıştı. 3. günün gecesi kaçmıştım Alp'lere. Alp, çocukluk arkadaşım ve suç ortağım. Nedense bela mıknatısı gibiydik. Düzenli  olarak her hafta karakola uğradık. Bir hafta gitmeyelim polis olan Mehmet abi arar öldünüz mü derdi. Aklıma gelen anılarla gülmeye başlamıştım. Hem gülüp hem ağlıyordum. Delirdim sanırım.

Duştan çıktıktan sonra İnci hanımın getirdiği siyah takım eşofmanı giydim. Oh be sonunda rahatlık en sevdiğim. Aklıma telefonum geldi. Şarjı bitmiş. Hemen şarja taktıktan sonra Alp'i aradım. Çalmadan açmıştı mübarek. Ardından gelen bağırma sesleri yandım ben bittim ben. Susmaz artık 3 saat.

"Neredesin kızım sen? Arıyorum arıyorum açan yok. Babanı arıyorum saçma saçma şeyleri söylüyor. Sonunda baban delirmiş he. Kutlama yapalım mı? Pasta alayım ben. Sende cipsleri hazırla çekirdek de al bak. Sen nereden alacağını biliyorsun. Ne zamandır Nergis ablaya da gitmedin seni soruyordu kad-"

" Alp, Allah aşkına sus. Konu nasıl Nergis ablaya geldi yav? Duyduğun ne varsa doğru. Ahmet Akay öz babam değilmiş." Nergis abla Alp'lerin sokağında kuruyemişçiydi. Küçükken hep yanına gider biraz fındık fıstık çalardık. Sonradan öğrendik ki Alp'in annesi Neşe teyze, yediğimiz ve aldığımız her şeyin parasını ödüyormuş. Nergis abla birde mahallenin dedikodu kazanıdır. Bütün mahalleye dinleme cihazı falan yerleştirdiğini düşünüyorum. Kadının her şeyden haberi oluyor.

"Ya doğru düzgün anlatsana neler oluyor?" dedi Alp.

Kısaca Alp'e özet geçtikten sonra uyuyacağım diyerek kapatmıştım. Gerçekten çok yorulmuşum. Gözlerim yavaşça kapanıyordu.

Uykumdan uyanma sebebim yüzümde gezen küçük parmaklardı.

"Kimin bu yaramaz parmaklar hee şimdi ham yapayım mı?" diyerek ufaklığa baktım. Tatlı tatlı gülüyordu.

"Halacım babaanne seni çağırıyor, yemek hazırmış." Halacım diyen dillerini yerim seni. Hemen gıdıklamaya başladım bu ufaklığa. Yapma etme diyerek kahkahalar atıyordu. Öksürük sesi gelince kapıya baktım. Velet vardı.

"Hadi, yemekler soğuyor." dedi Ege. Arkasını dönüp gitti. Bu çocuk katil civciv ya. Yanaklarını ısıracağım görecek.

"Yımıklır sığıyır" diyerek taklit ettim onu. Ufaklık kıkırdamıştı. Elinden tutup yavaşça aşağı inmiştik. Ufaklığın yardımı ile yemek odasını bulmuştum. Oha burada 4 tane izbandut var. Doğru İnci hanıma kaç tane abim olduğunu soracaktım unutmuşum.

"Tövbe bismillah." dedim.



LUNA (Ara Verildi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin