bu bolume bı ısaret koymam lazım mı idk
-
Bazen her şey çok hızlı gerçekleşiyordu. Mesela hayatınıza biri giriyordu ve bir anda bütün dengeniz bozuluyordu. Gününüzün iyi geçmesi ağzından çıkan iki kelimeye bağlı oluyordu.
Felix'le küs sayılabilecek kadar geçirdiğim zaman diliminde düşünecek bolca vaktim olmuştu. Düşündüğüm şeyler arasında tabi ki kimin hatalı olup olmadığı vardı ama bir de ne olursa olsun onu yanımda istediğim gerçeğiyle yüzleşmiştim. Sabahları neşeli sesiyle bana günaydın demesini, minik elleriyle bana dokunmasını, kırmızının en güzel tonunda olan dudaklarıyla beni öpmesini.
O hayatıma girmeden önce diğer herkes gibi sıradan olan hayatıma geri dönmek istemiyordum. Sıradan olsa bile bu onun varlığıyla olsun istiyordum. Sanırım abayı fena yakmıştım.
Elindeki bardağı masaya bırakan çilli çocuğa bakarken gülümsememe engel olmadım. Hava soğuk olduğu için benim evime gelmiştik ve birkaç bardak partiden kaçırdığım şaraptan içmiştik. İkimizin de çakırkeyif olduğu üstümüzdeki gevşeklikten belli oluyordu.
Felix elindeki televizyon kumandasıyla müzik kanallarını gezerken ben de üstten onu izliyordum.
Hoşuna giden bir şey bulamayınca dudaklarını büzdü.
"Bi tane düzgün şarkı koysanız zaten." diye söylendi kendi kendine.Çift kişilik koltukta ben sırtım kenara yaslı uzanırken o da bacaklarımın arasına girip sırtını göğsüme yaslamış, uzanıyordu.
"Telefondan aç sende." dedim bardağı dudaklarıma götürürken. Zaten bardağın dibinde olan kırmızı sıvıyı içtikten sonra orta masaya uzanmak çok zor geldiğinden koltuğun dibine bıraktım bardağı.
"Neyse boşver." Gülerek kafasını bana çevirdiğinde başımı iki yana salladım ne var dercesine. Yüzündeki gülümseme filmlerde yaramazlık yapmadan önce gülen çocuklarınkine benziyordu.
"Şimdi sen beni seviyosun ben seni seviyorum ya? Sevgili miyiz biz?"
Sorusuyla kaşlarım havaya kalkarken ortada çıkma teklifi gibi bir şey olmadığının farkındaydım tabi.
"Çok çok yakın iki arkadaşız." dedim tepkisini kaçırmamak için gözlerimi yüzünden ayırmadan. Önce gülüşü yüzünde dondu, dudakları düz bir çizgi halini aldı. Sonra kaşlarını çattı.
"Arkadaşlar birbirine böyle şeyler hissetmezler."
"Nasıl şeyler mesela?"
"Mesela," gözlerini kaçırdı. "Mesela ben Hyunjin'i sürekli öpmek istemiyorum. Ya da sürekli yanımda olsun, ona sarılayim da istemiyorum. Ama konu sen olunca öyle olmuyor. O yüzden," dedi kollarından destek alıp hafif havalanırken. Bedenini tamamen bana döndürüp yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Biz çok çok yakın iki arkadaş olamayız."
Gözlerimi gözlerine odaklamaya çalışıyordum ama onun benim aksime dudaklarıma bakması işi bozuyordu. Biraz daha yakınlaşıp burunlarımızı birbirine değdirdiğinde ellerimi beline yerleştirdim. Bir bacağını diğer tarafa atmasıyla kucağımda oturur pozisyona gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can i call you tonight
Fanfictionokulun yaramaz çocuğu felix, changbin'den fotoğraflarını çekmesini ister. - [changlix, chanmin, minsung, hyunin] tamamlandı.