7 "atıl kurt"

3.9K 372 185
                                    

Felix

"Ay hoşt!"

Kafamı kaldırıp karşı kaldırımdan bana doğru koşan Hyunjin'i gördüğümde elimdeki telefonu cebime attım. "Neye hoşt lan?" dedim kaşlarımı çatarken.

Sağına soluna bakmadan yola atlaması birkaç arabanın kornaya basmasına sebep olmuştu. O sırada fark ettim arkasından koşan ama arabalar yüzünden yolunu değiştiren siyah benekli köpeği.

Yanıma geldiğinde olduğu yerde ellerini dizlerine koyarak soluklandı. "Kocaman köpek. İki sokaktır peşimden geliyor amına koyayim."

"Seninde köpeğin var biliyosun dimi?" dedim onu aldırmadan okulun yoluna dönerken. Hemen yanımdaki yerini almakta zaman kaybetmedi. "Benim köpeğim böyle mi sence?"

"Neyse," dedim telefonumu ders programına bakmak için tekrar cebimden çıkarırken. "İlk ders baykuş kadının."

Dersleri pek salladığım söylenemezdi. Çok önemli veya not gerektirecek şeyleri hallediyordum. Ezberim iyiydi zaten. Sınav zamanları da buna güveniyordum. Belki biraz da kopyaya(?) Chan hyung bu konuda sürekli nasihat veriyordu ama götüm sıkışmadığı sürece yapmıyordum hiçbir şey.

"Of boşver baykuşu," dedi Hyunjin gözleriyle ileriyi gösterirken. "Şu duruşa, endama, sıfata bak. Dayanamıyorum atlayacağım üstüne Lix, tut beni."

Kimden bahsettiğini anlamam için bakmama gerek yoktu tabii ama yine de gözlerimi karşıya çevirdim. Jeongin elindeki kahveyi yanındaki Changbin'e uzatıyordu girişteki ağacın altında dururken. Aramızda çok mesafe yoktu ve konuştukları etrafta pek kimse olmadığından duyuluyordu.

"İçmeyeceğim midem bulanıyor." dedi Changbin kahveyi eliyle geri ittirirken. Soğuktan olsa gerek burnu ve yanakları kızarmış duruyordu. İçimdeki ses yanına gidip yanaklarını mıncırmamı söylerken yanımdaki ses ondan önce davranmıştı kolumdan çekiştirirken.

"Ya şimdi ya hiç atıl kurt."

Beni aniden ileri doğru itmesi zaten birkaç adım gitsek yanlarına gelebileceğimiz, sırtı bize dönük Changbin'e çarpmamı sağlamıştı. O ileri savrulurken düşmemesi için belinden tuttum.

Hyunjin bunu başaran kendisi değilmiş gibi endişeli bir sesle konuşuyordu yanımızda. "Kanka kaç kere diyorum sana telefona bakarken yürüme şu yolda diye. Millete çarpıyorsun hep." Sonra yönünü şaşkınca bize bakan Jeongin'e çevirdi. "Selam, Hyunjin ben. Sen Jeongin olmalısın. Saçların çok güzel gözüküyor."

Ağzım kocaman bir O şeklini alırken hala Changbin'in belinden çekmediğim ellerim onun bana dönmesiyle bakışlarımızı birleştirdi.

"Felix?" dedi sanki beni görmeyi beklemiyormuş gibi.

Bakışlarımı gözlerinden kendi ellerime indirdim. Ne güzel duruyordu lan belinde. "Kusura bakma." diye mırıldandım.

Changbin'in cevap vermesini beklerken yine ota boka burnunu sokan arkadaşım konuştu.

"Ne kusura bakacak canım. Öpüşün geçer."
Kaşlarımı çatarak Hyunjin'e baktığımda bana öpücük atıp Jeongin'in yanına geçti.

Ellerimin üstünde hissettiğim eller çatık kaşlarımı havalandırmıştı. Normalde kimseye karşı bu şekilde kalakalmazdım ama Changbin'in üzerimde çok ayrı bir etkisi oluyordu şu kısa zamanda.

"Hava soğuk," dedi ellerimi belinden çekerken. Bunu yapması başta ne kadar hayal kırıklığı yaratsa da indirdiği ellerimden sol eliyle sağ elimi tutup bahçeden içeri sokmuştu ikimizi. "Okula girelim."

can i call you tonightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin