1.BÖLÜM - Ruh

101 9 16
                                    


Merhaba... Öncelikle bu benim ilk yazdığım roman değil, yani daha doğrusu önceden kaba taslak yazdığım bir kaç romanım oldu.
Fakat başarılı bulmadığım için o romanları yayımlamak istemedim.
Sizlerin karşısına daha güzel, gelişmiş bir roman ile gelmek istedim, ne kadar becerebildim bilmiyorum.
Umarım romanımı beğenirsiniz, içinde bir yerlerde kendinizi bulmanız veya yazdıklarımın içinizde bir yerlere dokunması benim için hayal edemeyeceğim kadar güzel. Umarım bunu başarırım.
Multimedyaya ilk yazdığım paragrafta geçen dansın bir örneğini koyacağım, izlerseniz gözünüzde canlanması daha kolay olur 🤍
Teşekkür ediyorum ve sizinle olmaktan çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum...
İyi okumalar.

Bölümü Okumaya Başladığınız Tarih:

"Oysaki aşk ruhları sevmektir"

William Shakespeare


Hiçbir zaman aşka inanmıyorum diyen insanlardan olmadım. Ben hep aşka inanan ama abartıldığı kadar güzel bir şey olmadığını savunanlardanım. Aşk bana göre kendine eziyet etmekten başka bir şey değil. Ben gerçek aşkı, birbirlerine dokunduklarında alevler içinde kalan, tenlerinin her noktasında birbirlerinin adı yazan insanların yaşadığını düşünürüm. Aşık olduğun kişinin bedenine değil ruhuna aşık olman gerekir. Ruhuna aşık olduktan sonra bedeninin pek önemsediğini düşünmüyorum. Bu nedenle aşık olmak, kendi kendini ateşe vermekten başka bir şey değil.

Dudaklarımdaki kırmızı ruju dağıttıktan sonra açık saçlarımı tepeden sıkı bir şekilde topladım. Üstümdeki siyah askılı elbise dizlerimin üstüne geliyordu. Kızıl saçları olan kız artık sahneye çıkmam gerektiğini söylediğinde aynadan son kez kendime baktım ve sırıttım. Tam istediğim gibi güzel ve iddialı görünüyordum.

Sahneye çıkan kapıyı açtığımda yüzümü hedef alan gözleri hissedebiliyordum. Havada asılı olan kumaşın etrafında usul hareketlerle süzüldüm. Haraketlerim birbiriyle uyum içinde devam ederken yere yüz üstü serilip bedenimi kıvrak hareketlerle öne doğru ilerlettim. Bacaklarımı ön plana çıkarıp ayağa kalktım. Kumaşın etrafından dolandıktan sonra kumaşı ellerimle sıkı bir şekilde tutup bacaklarımla kendimi yukarı doğru çıkardım. Yerden 6 - 7 metrelik yüksekliğe kadar ulaştığımda bir bacağımı kumaşa dolayıp diğer bacağımı da açarak bedenimi döndürdüm. İki bacağımı da kumaştan kurtarıp kumaşı belime bağladım.

Belime bağladığım kumaşı çözüp kendimi aşağı bıraktığımda bir kaç tane sessiz çığlık sesi duymuştum. Yere 3 metre kala kumaşı tek elimle yakaladım ve bu etrafımdaki insanların alkışlarına neden oldu. Dizlerimi kendime çekerek kendi etrafımda döndüm ve kumaşa iki elimle tutunarak döne döne kendimi yere bıraktım. Ayaklarım yere değdiğinde kumaşın önüne doğru ilerleyip izleyenleri selamladım ve sahneden ayrıldım. Kısa bir gösteri yapmıştım çünkü zaten izleyenler dansımı izlemek için gelmemiş, dansım onlara sürpriz olmuştu.

Sahne arkasına geçtiğimde kızıl saçlı kızın bana gülümseyerek baktığını gördüm. Bende tebessümle karışılık verip soyunma odasına geçtim. Gereksiz samimiyeti sevmiyordum. Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp üstüme siyah bir bluz altıma da siyah dar bir kot pantolon giydim. Çantamı alıp telefonumu açtıktan sonra dışarı çıktım. Telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonumu çantamdan çıkarıp mesajın kimden geldiğine baktım.

Aleda : Gösterin bittiyse her zamanki kafede bekliyorum.


Aleda İstanbul'daki tek arkadaşım. Okulum için İstanbul'a taşındığımda onun da aynı sebepten İstanbul'a geldiğini öğrenmiştim ve bu süreçte kimseyi tanımadığımız için sürekli beraber takılır olmuştuk. Daha sonrasında da ev arkadaşı olmuştuk ve gün geçtikçe birbirimizin en yakın arkadaşı olmayı başarmıştık. O benim gibi hava dansı ile değil vals ile ilgileniyordu. Aleda'ya 5 dakikaya yanında olacağıma dair mesaj yazıp kafeye yürümeye başladım. Beklediğimden daha kısa bir süre içerisinde kafeye vardım ve gözlerimle Aleda'yı aradım. Cam kenarında oturduğunu görünce yanına ilerleyip sandalye çektim, beni görünce gülümseyerek kalkıp sarıldı. Bende ona sarıldığımda yerimizi oturduk.

SÜVEYDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin