Bölüm 4 : Yalnış Eller

30 3 0
                                    

Kural 4:  Her Uzanan Eli Tutma. Seni Bir Çukurdan Çıkarırken Daha Derin Bir Çukura Atar Belki.

...

Karanlıkta yuvarlanmak bambaşka bir şeydi. Hiç bir şey  göremediğin bir yerde yürüyemez, koşamazsın. Sonsuzluk içinde çırpınıyordum sanki. Her nereye adım atsam biraz daha derine düşüyordum. Bu boşluk, bu siyahlık beni mahvetmişti. Ellerim dizlerim değil, ruhum kanıyordu sanki. Yitirdiğim ruhum bu saçma yolda kan revan içindeydi. Her an, her söz delik deşik etmişti beni. Saf ruhum bu saçma yolda ateşe atılmış mükemmel bir odundu. Aslında ateşin ta kendisi bendim. O siyahlıkta uzanan eli tutmuştum. Bilmiyordum ki tuttuğum her elin yardım eli olmadığını. 

Yarım yamalak açmayı başardığım gözlerim ışıktan dolayı kısıktı. Etrafa bakamıyordum bu yüzden gözlerimi kırpıştırdım. Netleşen görüntü ile karşımda ki beyaz duvarı gördüm. Ardından üstümdeki beyaz hastane örtüsüne baktım. Kafamda ki karmaşık sahneler ile gözlerimi kıstım. Neden hastanede olduğumu düşünürken, aklıma bir bir gelen sahneler ile şaşkınca üstümde ki hastane örtüsüne baktım. 

" Bana araba çarpacaktı..." derken kısık ama duyula bilen bir sesle konuştum. Hayret edercesine elimi anlıma götürüp sıvazladım. O arabanın tam önümde duruşu ve tanıdık bir çift göz. Bakışlarımı yavaşça etrafta gezdirmek için kaldırdığım da bir çift göze denk geldim.  Bu gözler tanıdıktı ve bu üçüncü karşılaşmamız oluyordu. 

O gözler otobüste gördüğüm gözlerdi.

Bakışlarımız birleşince durduğu yerden tebessümle yanıma gelirken, şaşkınca bakan bakışlarım tebessüm eden gözlerimle kısıldı. Gözlerimle onu takip ederken, yattığım yerde dikleştim. Benimle hastaneye gelmiş yetmemiş uyanmamı beklemişti. Hayret edilesi bir durumdu. Kim tanımadığı bir insana bunları yapar ki ? Demek ki dünyada hala iyi insanlar vardı. Düşüncemi bir kenara atıp selam verdim.

" Merhaba."

Aynı anda demiştik. 

Gülümsemem büyürken  konuşmaya devam etti.

" İyi misiniz ?  Geçmiş olsun." 

Kafamı yavaşça sallarken;

" Evet, iyiyim. Teşekkür ederim." deyip tebessüm etmeye devam ettim. 

Gözlerim koluma takılı olan seruma kayınca, bakışlarımı bitmek üzere olan şişeye getirdim. Ardından konuşmaya başlamasıyla ona baktım. 

" Serum bitince çıkabileceğimizi söylediler." 

Kafamı olumlu anlamda sallarken;

" Ah evet, bitince çıkalım." deyip gülümseyerek önüme döndüm. 

Nasıl bir insan araba çarpmadığı halde bayılır ki ? Ben ve saçma hallerim. Aslın da içimde ki hassas ruhum çok korkuyordu. İncilmekten değil insanlardan. İnsanlar en kötüsüydü, her şeyde ve her yerde. Derin bir nefes alırken, başka bir noktaya odaklandım. Arabanın o süratle durması hala aklımı kurcalıyordu aslında. Karşıya geçmeden önce iki şerit doluydu ve tek şerit boştu. Sonradan tam üçüncü şeritin oraya gelmem ile korna sesi duymam bir oldu. Kesinlikle bana çarpmalıydı ama çarpmadı. Düşüncelerim ile boğuşurken, nefesimle yanaklarımı şişirip sessizce bıraktım. Her neyse ölmediğim için dua etmeliydim. Aklıma aniden gelen telefonum ile çocuğa baktım.

" Telefonum nerede biliyor musun ? Düşürmüş olmalıyım... Sanırım." 

Konuşmam ile telefonundan başını kaldırıp, saniyelik kaşlarını çattı. Düşünür gibiydi ardından hatırlamış olacak ki elini cebine atıp telefonumu çıkardı. 

KURGU (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin