Sam'in sıfatını merak edenler için...
"Harry!" arkasından gelen kalın sesi duyduğunda adımlarını yavaşlattı. Kafasını yana çevirerek kısa bir bakış attı ergen grubuna.
"Seninle bir şeyler konuşmak istiyorum." James ifadesiz bir şekilde kendisine bakıyordu. Merdivenlerdeki korkuluğa yaslandı ve çocuğun yanına gelmesini bekledi.
"Geçenlerde sana ibne demiştim değil mi?" James hâlâ kendisine ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Söylediği şey ciddileşmesine ve kaşlarını çatlamasına neden oldu.
"Özür dilerim..." yeşillere yumuşakça baktı. Harry afallamıştı. "...dileriz." diye düzeltti James. Bi anda ne olmuştu da yanına gelip böyle kelamlar ediyordu bilmiyordu. Belki de Louis'nin işiydi.
"Bir daha yapmayın da." Dedi sadece. Bir anda ortaya çıkıp kendisiyle muhabbet etmeye çalışması kuşkulanmasına neden olmuştu.
"Yok yok." Bu sefer sırıtarak hemen bir üst basamağında durdu. "Ha bir de, sana güzel bir hediyemiz var." Daha Harry'nin tepki bile vermesine izin vermeden beyaz bezi ağzına ve burnuna bastırdı. Hemen birkaç kişi Harry'nin arkasına geçerek direnmesini engellemeye çalıştı. Zaten çok da uğraşanlarına gerek kalmamıştı. Biraz sonra kıvırcık saçlı çocuk bilincini kaybetmişti.
●
"Lan! Bıraksana orospu çocuğu!" Kapının dışında o tanıdık sesi duyduğunda yerinde heyecanla kıpırdandı. Bu bok gibi kokan yerde saatlerdir tutuluyordu.
Kapı açıldığında âni gelen ışıkla gözlerini kıstı. Bok gibi koktuğu gibi karanlıktı da bu yer.
Göğsünden ittirilerek yanına doğru yollandı çocuk. "Size bunu ödetmez miyim he?!" Diye avazı çıktığı kadar bağırdığında suratını buruşturdu Harry. Louis büyük ihtimalle kendisini hâlâ fark etmemişti.
Kapı gürültüyle kapandıktan sonra nefes nefese bir şekilde kendisine döndüğünde mavileri büyüdü. "Hassiktir..." hızlı ama ufak adımlarla Harry'nin yanına gelip çömeldi. Elleri bağlı olduğundan epey zorlanıyordu.
"Seni de mi?" Afallamış bir şekilde yeşillere baktı. Yeşil gözlü çocuk ise ona bir süre baktıktan sonra bir şey söylemeden kafasını öte tarafa çevirdi.
Her ne kadar Louis bilmesede -kendi de nedenini bilmiyordu gerçi- ona tripliydi. Hatta kızgındı bile denilebilir.
"Noluyor oğlum, konuşsana." Kaşlarını çatmış bir şekilde kendisine kafa çeviren çocuğa bakıyordu. "Hadi kendimi anladım da seni nasıl yakaladılar?" Harry'nin cevap vermeyeceğini biliyordu. Sadece kendi kendine düşünüyordu.
"Hem-"
"Kes sesini Louis!" Ona bakmadan bağırdı çocuk. Louis'nin ise tekrar şaşırdığı belli olurcasına gözleri irileşmişti.
"Bana ne bağırıyorsun?" Sakin çıktığını düşündüğü bir sesle sordu. "Bizi kaçıran James ve tayfası. Sense gelmiş sinirini benden çıkarıyorsun."
Harry, hiçbir şey söylemedi. İçinde patlayan volkanları bu çocuk istese de göremiyordu zaten.
●
"Allah'ım delireceğim!" Louis'nin saatlerdir devam eden isyanından bıkmıştı artık. "Zaten sen de benimle konuşmuyorsun!" Harry'e doğru dönüp bağırdı.
"Offf, yeter sus artık." Artık boğazına kadar geldiği için saatler sonra dönüp suratına baktı. "Söylenip durman bizi buradan çıkarmayacak."
"Şükürler olsun dilini kesmemişler." Louis alayla karışık gözlerini tavana dikip dua eder gibi yaptı. Onun bu hareketi Harry'nin sinirli bir şekilde göz devirmesine neden oldu.
"Ee nasıl çıkacağız buradan?" 'Hazır Harry'nin dili çözülmüşken...' diye düşündü içinden.
"Bilmiyorum." Dedi Harry sadece. Gözleri bir yandan da etrafı tarıyordu. Ellerine bağlanmış ipi kesebilecek bir kesici alet ya da onun gibi işe yarar bir şey arıyordu.
"Bana niye darıldın?" Odaya bomba gibi düşen sorudan dolayı hızla yeşilleri etrafta gezinmeyi bırakıp Louis'in çehresine kilitlendi. "Darıldığım falan yok."
"O yüzden mi saatlerdir benimle konuşmuyorsun?" Harry'e bir omuz attı. Harry ise tekrar gözlerini devirdi. "Ne olduğunu söyle Harry."
"Bir şey yok dedim!" Sert sesiyle odayı inlettiğinde Louis, irkildi. "Ne bağırıyorsun amına koyayım?!" O da bağırarak güzel yüzlü çocuğa baktı. "Bana ne olduğunu söyle de halledelim. Sonra da çıkalım şu bok gibi yerden."
Alev gibi parlayan mavilere baktı. Ufak pencereden gece olduğunun farkındaydılar. Ve gece ortaya çıkan ay direkt olarak mavilere vuruyordu.
Yutkundu, söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. "Bunu söyleyeceğim, ardından çıkacağız buradan." Louis kafasını salladığında devam etti. "Bundan sakın bir anlam çıkarma." Diye de uyardı. Artık yumuşamış olan maviler kendisini merakla bekliyordu.
"O çocuk- parkta- siz..." Louis sanki anlamıyormuş gibi birkaç saniye kaşlarını çattı. Ardından aklına doluşan görüntüler yüzünden gözleri irileşti. "Basket oynuyordun..." kafasını salladı Harry. "Dediğim gibi bundan bir anlam çıkarma."
"Eski sevgilim, Sam." Harry'nin son söylediği cümleyi pek de takıyormuş gibi görünmüyordu. "Beni son kez öpmek istediğini söyledi."
"Sen de onun kucağına çıktın öyle mi?" Her ne kadar istemese de sesi öfkeli çıkmıştı.
"Biraz sarhoştum." Gözlerini kaçırdı.
"Sen bir teneke birayla sarhoş olacak adam değilsin!"
"O an sadece onu iyi hissettirmek istedim, tamam mı? Sam kötü biri değil!"
"Ben kötü biri olduğunu söylemedim zaten! Sadece neden eski sevgilini şehvetle öptüğünü soruyorum!"
"Sanane Harry!" Suratına tokat gibi çarpan cümleyle donakaldı. "Öpmek istedim ve öptüm. Sana hesap mı vereceğim?!"
Suratında acı bir tebessüm oluştu. "Haklısın." Kafasını tekrar başka yöne çevirdi. "Kusura bakma." Gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Bunun Louis yüzünden oluyor olması içinde kendisini yumruklama isteği uyandırıyordu.
"Harry..." çok sert çıkıştığının farkına vardı anında. Yanına yaklaşarak omuzlarının birbirine değmesini sağladı.
"Dokunma!" Diye bağırdı Harry, ondan uzaklaşırken. Louis, yerinde sıçrayarak ona baktı.
"O kadar bağırmak istememiştim."
Sessizlik.
"Doğru dürüst açıklayabilirim."
Sessizlik.
"Harry, bana bak."
Sessizlik.
"Lan!" Bir anda cırladığında Harry de yerinde sıçradı. "Bu aptallar ceplerimizi boşaltmamışlar!" Sevinçle bağırırken Harry ona 'Ee, ne olmuş?' Der gibi bakıyordu.
"Cebimde çakı var. Yardım et de alalım." Sanki az önce kendisini affetirmeye çalışan o değilmiş gibi debelenmeye başladı. Harry de el mahkum eninde sonunda ona yardımcı oldu.
Allah'ım diyen Louis mi? Hmm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık | Larry Stylinson | TR version
Fanfiction"Bizi bulurlarsa..." dedi boş şişeyi sallayıp. "Döveriz." Deyip bacaklarını açarak iyice yayıldı Harry koltuğa. "O kadar adamı?" "O kadar adamı..." Harry&Louis Bottomlinson Bu bir çeviri değildir. Olaylar Türkiye'de geçiyor.