Oy ve yorum bırakmayı unutmayın!
"Off! Amma uyumuşum he." Sokakta Harry ile yürürken kollarımı kaldırıp esnedim. Güneş batmak üzereydi ve biz biraz oyalanmak adına parka gidiyorduk.
"Gündüz nasıl uyuyorsun anlamıyorum." Kafamı yanımda yürüyen Harry'e çevirdim. Gözleri akşam batan güneş ışığıyla nefes kesici görünüyordu. Saçlarına bağladığı mavi bandana onu olabilirmiş gibi daha yakışıklı, daha sevimli yapmıştı.
"Çok yorulmuşum napim?" Omuz silktim. Bana bakarak gülümsedi.
Parka gitmeden önce bakkala girmeye karar verdik. Her zaman alışveriş yaptığım bakkala girerek abiye selam verdim. "Selamün aleyküm."
"Aleyküm selam evladım." Esnaf oturmuş çekirdeğini çitlerek televizyon izliyordu. Selamımı alırken bile gözlerini duvara astığı tüplü televizyondan almamıştı.
"Gel çekirdek kola alalım." Dedi Harry kolumu çekiştirerek. Gülerek peşinden ilerledim. İki orta boy kola iki de büyük çekirdek paketlerinden aldıktan sonra elimizdekileri kasaya koyduk. "Gene üstünde para yok mu?" Dedi abi gülerek. "Şu çocuk gelsin de ödesin." Gülerek aldıklarımızı poşetliyordu ama benim hiç de hoşuma gitmemişti bu durum. Harry işkillenmesin diye gülümseyerek yanıt verdim. "Aynen abi." aldıklarımızın parasını ödedikten sonra bakkaldan çıktık.
Parka gelip bir banka kurulduk. Aldıklarımızı poşetten çıkartıp açmaya başladım. "Kimden bahsediyordu?" Eline biraz çekirdek dökerken gözlerine baktım. "Efendim?" Bir çekirdek alıp çıtlattı, o sırada ben de bir avuç çekirdek aldım. "Hani bakkalcı amca dedi ya, parayı ödeyen çocuk." Endişeyle yerimde kıpırdandım. "Haaa, o mu? Şey ya-"
Lafım tanıdık bir bağırışta yarıda kesildi. "Louis!" Yavaş yavaş soğuk terler atmaya başladım. Sam, elinde basket topuyla gülümseyerek bize dooğru geliyordu. Harry'e baktığımda suratı buz kesmiş gibiydi. Elindeki çekirdekleri poşete geri bırakmaya başladı.
"Nasılsın?" Kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti. "İyiyim." Dedim mırıldanarak. Sam hâlâ gülüyordu. "Bu kim? Arkadaşın mı?" Harry'e elini uzattığında Harry, ayağa kalkarak önüne geçti. Ben de ayağa kalkıp yutkundum. "Harry ben..." Sam'in elini sıkıp hafifçe salladı. "...Louis'nin sevgilisiyim." Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Sam'in gülen suratı yavaşça düştü. Bana üzgün gözlerle bakarak "Doğru mu?" Diye sordu. Kafamı sallayarak kolunun altından çıktım, Harry'nin yanına geçtim. "Ama geçen gün beni-" Harry hâlâ tuttuğu eli sıktığında Sam'in yüzü buruştu. "O sadece seni üzmemek için yaptığı bir hataydı."
"Harry!" Diye cırladım. "Onu şu an üzüyorsun ama." Bana dönüp gözlerini kıstı. Hâlâ bana bakarken Sam'in elini biraz daha sıkıp onu kendisine doğru çekti. Sam bu hareketle tökezleyerek öne doğru yalpaladı. "Onu ne olarak görüyorsun?" Kaşlarım çatıldı. "Ne demeye çalışıyorsun amına koyayım. Eski sevgilim olduğunu biliyorsun!"
Sam'in elini bırakıp tamamen bana döndü. "Sorduğum şey ona karşı bir şeyler hissedip hissetmemen." Ağzım açıldı, burnumun direği sızlamaya başladı. "Şaka yapıyorum de." Bir adım geri gittim. "Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Gene de soruyor musun bu soruyu?" Elimle Sam'i gösterdim.
"Ondan hoşlanmıyorsan..." tekrar Sam'e dönüp suratına hızlı bir yumruk çaktı. "Ya napıyorsun amına koyayım!" Bağırarak onu kolundan tuttuğum gibi geri çektim. Sam yere düşmüş acıyan yanağını okşuyordu.
"Dengesiz misin sen? Çocuğa niye yok yere vuruyorsun?"
"Çünkü seni benim gözlerim önünde öpmüştü!"
"O zaman sevgilim bile değildin!" İkimiz de birbirimizin suratına doğru bağırıyorduk. Nihayetinde gözlerim dolmaya başladı. Nefes nefese sırtımı dikleşip sesimi kontrol etmeye başladım. "Eve git ve kafanı topla Harry. Ben bu gece eve gelmeyeceğim." Arkamı dönüp parkın çıkışına doğru ilerledim. Yanağıma doğru sıcak gözyaşlarım akmaya başladı. Boğazımdaki düğümü görmezden gelerek onları ceketimin koluyla sildim.
●
"Selam Niall." Kızarmış ve yanan gözlerimi kapattım. Koltukta, dizlerimi kendime çekmiş, beşinci bira şişesini yarılamış bir şekilde oturuyordum.
"Selam Louis. Gecenin bu saattinde aradın, iyi misin?" Görmeyeceğini bilsem de kafamı salladım. İçim Harry yüzünden o kadar daralmıştı ki dayanamayıp beni en iyi anlayacağını düşündüğüm kişiyi aramıştım.
Gözümün önüne tekrar Harry ile olan kavgamız gelince ağlamaya başladım. Hıçkırık seslerim diğer taraftan Niall'a ulaşınca endişeyle sordu. "Louis, noldu? Harry'le kavga mı ettiniz?" Biraz sonra kendimi durdurmaya çalıışarak "Evet." Dedim. "Yok yere kavga çıkardı. Parkta eski sevgilimi görünce ona yumruk attı, sonra ben de ona çıkışınca kavga ettik."
"Nasıl ya! Siz nasıl kavga edersiniz?" Üzüldüğünü sesinden anlayabiliyordum. "Şu an ayrı yerlerde misiniz?" Diye sordu.
"O eve gitti. Ben de bir arkadaşımın evine geldim ama o burada değil."
"Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama bence Harry yaptığının farkına varacak. Ayrıca seni çok seviyor o, dayanamayıp gelir sana."
"Gelir değil mi?"
"Hm,hm. Emin ol. O seni düşündüğünden bile daha çok seviyor. Ben bunu gözlerinden okudum."
Söyledikleri beni biraz da olsa rahatlattı. Gözlerimi silip derin bir nefes verdim. "Dediğin gibi olmazsa külahları değişiriz haberin olsun." Dedim.
"Sen güven bana."
"Teşekkür ederim." Dedim kendime gelmeye çalışarak. Kafam epey bulanıktı zaten. "Önemli değil."
Telefonu kapatıp yanıma koydum. En azından bir mesaj atmasını bekliyordum ama yok. Ne bir mesaj ne de bir arama vardı ondan.
Elimdeki biradan bir yudum daha almıştım ki zil çaldı. Kaşlarımı çatarak ayağa kalktım. Ev sahibinin gelmiş olabileceği düşüncesiyle telaşa kapıldım. Ama gelse kesinlikle bana haber verirdi.
O zaman aklımdaki kişi olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık | Larry Stylinson | TR version
Fanfic"Bizi bulurlarsa..." dedi boş şişeyi sallayıp. "Döveriz." Deyip bacaklarını açarak iyice yayıldı Harry koltuğa. "O kadar adamı?" "O kadar adamı..." Harry&Louis Bottomlinson Bu bir çeviri değildir. Olaylar Türkiye'de geçiyor.