Göz hizamdaki köprücük kemiklerini süzdüm. O derin çukurlara milyonlarca öpücük kondurmak istiyordum. Çukur demişken gülünce meydana çıkan gamzelerine sonsuza kadar dokunabilirdim.
Yavaşça eğilerek burnunu saçlarıma sürttü. "Seni seviyorum." Boğuk sesiyle bana söylediği şu iki kelime öyle huzur veriyordu ki...
Ellerimi yavaşça beline indirerek gezdirdim. O sırada Harry'de saçıma birkaç öpücük konduruyordu.
Biraz sırtında oyalandıktan sonra kalçasına doğru indi ellerim. Vücuduna sarılı olan havluyu parmaklarımla yavaşça itmeye başladım.
Önümdeki çocuk kafasını indirerek gözlerime baktı. Bir yandan da sırıtıyordu -ki bu anında parmaklarımın havluyu bırakıp yanaklarına çıkmasına neden oldu.
"Gamzelerimi gerçekten seviyorsun." Deyip yanağındaki elimin avcuna hızlı bir öpücük bıraktı.
"Sevmek ne kelime?..." deyip daha da gülmesine neden oldum. Gamzeleri iyice belirginleşince onu kendime çekip gamzelerinin olduğu bölgeye bir sürü öpücük bıraktım.
"Dur... dur-" kahkaha atmaya başlamasıyla ellerimi yanaklarından çekmeden geri çekildim.
Derin bir nefes verip parlayan yeşillere bakmaya başladım. "Şöyle bakma bana." Dedi yüzüme doğru yaklaşırken. "Nasıl?" Kaşlarımı kaldırarak sordum.
Dudaklarıma doğru nefesini vererek konuştu. "Kirpi gibi." Dişlerimi göstererek gülmeye başladığımda üzerine bir öpücük bıraktı.
Çok uzaklaşmadan dudaklarımızı tekrar birleştirerek kendini üzerime bırakmasını sağladım diyebilirim.
Ellerim yanaklarından ayrılarak hızla aşağı düşmek üzere olan havluya gitti. Beyaz havluyu çekerek yere fırlattım.
Çırılçıplak kalan Harry, ilk başta titrese de sonradan hiç istifini bozmadan dudaklarımı öpmeye devam etti.
Ellerim boşa çıkınca omuzlarına getirerek beyaz teni sıktım. Bacaklarımı da beline sararak onu iyice kendime bastırdım.
İkimizde inledikten sonra ağzımı aralayarak dilini ağzıma sokmasını sağladım. Burnumdan derin bir nefes vererek bir kez daha -bu sefer daha sesli- inledim.
Harry'nin elleri saçlarımı okşuyordu. Bir yandan mayışırken bir yandan da sertleşmeye başlamıştım. İki zıt duygunun aynı anda olması kısaca gülümsetti beni.
Ne kadar öyle uyuşuk bir şekilde öpüştük bilmiyorum ama Harry kendini üzerimden kaldırarak şaşırmama neden oldu. Bulunduğumuz duruma alışmıştım çünkü.
"Kollar yukarı." Diyerek ellerini yukarı doğru salladı. Gülerek yattığım yerde biraz dikleştim ve kollarımı kaldırdım. Tişörtün eteklerinden tutarak yukarı sıyırdı. Kafamdan çıkan tişört gövdemin çıplak kalmasına neden oldu.
Tişörtü de havlunun yanına yolladıktan sonra sağ elini göğsüme koydu ve beni süzmeye başladı. Hafifçe kızardığımı hissettim. Benim onun gibi belirgin kaslarım ya da V çizgim yoktu.
Kızarmış yanaklarıma çıktı bakışları. "Her bölgen o kadar güzel yaratılmış ki aklımı başımdan alıyor."
Gülerek ben de onu süzdüm. "Daha aşağısını görmedin bil- Siktir!" Şaka yaptığını zannediyordum ama aleti gerçekten de kocamandı.
Nereye baktığımı anlayınca kahkaha attı. "Söylemiştim."
"Ben vazgeçtim. Nerede tişörtüm?"
Elini bir anda eşofmanımın üzerinden aletime bastırınca olduğum yere çakıldım ve sesli bir inleme bıraktım odaya. "Burası öyle demiyor ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık | Larry Stylinson | TR version
Fanfiction"Bizi bulurlarsa..." dedi boş şişeyi sallayıp. "Döveriz." Deyip bacaklarını açarak iyice yayıldı Harry koltuğa. "O kadar adamı?" "O kadar adamı..." Harry&Louis Bottomlinson Bu bir çeviri değildir. Olaylar Türkiye'de geçiyor.