19. ÇARŞAMBA

50.4K 3K 8K
                                    

.

YENİ AV; KIZIL VE GENÇ TAEHYUNG.

.

"Eğer ki Taehyung; eğer ki bir gün deniz kızlarını hakkıyla beslersen... o zaman sahiden onları görebilirsin işte. Tıpkı benim gibi." Sonra ise kadın dişlerini gösterecek şekilde onlara naif bir gülümseme sundu.

***
Şimdiki zaman.
Jungkook;

Duyduklarım ile kalbime bir ağırlık çökmüştü. Ölmek istiyordum, ben cidden ölmek istiyordum. Ben bu acımazsız dünyaya katlanamıyordum. Ne benim tüm bunları yaşamama, ne de küçük Taehyung'un bunları yaşaması gerekiyordu. Ona güzel bir çocukluk vadetselerdi benim de gençliğim heba olmazdı. İkimizde bunu haketmemiştik. Biz zamanında çok güzel sevmiştik. Biz birbirimize tutunmuş, biz aşık olmuştuk. Onun elinden o kadar şey yaşamama rağmen hâlâ geçirdiğimiz Haziran geceleri hatırımda gezer dururdu. Acımasız hayat yolu kim bilir bizi nerelere götürecekti daha. Yazık oldu bize, çok yazık oldu.

Taehyung yeniden titremeye başlamıştı. Bu az öncekinden daha şiddetli bir titremeydi hatta dudakları da titriyor, dişleri birbirine çarpıyordu. Bu beni biraz korkuttu. Onu hiç böyle görmemiştim. "Taehyung... Titriyorsun." dedim sesimdeki korku ile.

"O gün annemin katil olduğunu öğrendim, beni de katil etti."

"Şşh, hayır. Deme, sus. Yeter, anlatma istemiyorum."

Onun deli gibi sallanan elini tuttum ve yerimden kalktım. "Bak, bak... Yaşadıkların çok kötü. Hatta o kadar kötü ki lanet olsun bunca zaman nasıl olur da anlayamadım seni. Tüm hayatım boyunca hep benim sorunlarımla uğraştın, benimle ilgilendin, benimle aileme karşı savaştım. Özür dilerim, keşke yaralarını iyileştirebilseydim altı yıl önce... "

Taehyung konuşmadı ve dolu gözleri ile bana baktı. Binlerce kırık cam parçası yansıyordu bana gözlerinden. O buz mavisi gözleri meğerse güzelliğinin arkasında ne acı ve iğrenç hikayeler taşıyormuş.

Bir anda sertçe çekti ellerini ellerimden. Ne yapacağını düşünmeme fırsat bırakmadan ellerini belime attı ve beni bacaklarının arasına yaklaştırıp başını karnıma yasladı. Şu an gözümün önünde dokuz yaşında bir Taehyung vardı, bana sanki onun annesiymişim gibi, anlattığı gibi sıkıca sarılıyordu. Bu içimi yedi bitirdi.

"Taehyung..." dedim, yutkunamıyordum.

"Saçlarımı sev."

Gözlerimi yavaşça kapattım. Onun istediği gibi ellerimi katran karası saçlarına çıkarıp sevdim. Güzel saçlarını okşuyor, birkaç tutamı parmaklarım arasında kıvırıyordum. Arada elim onun yanağına ulaşıyor ve seviyor sonra yeniden onun saçlarına çıkıyordu. Belliydi, o anne şefkati arıyordu.

Lakin sonra titrek ama dolmuş bir sesle konuştu. Nasıl da sinirli olduğu belliydi bana. Haksız da sayılmazdı. Annesinden sonra, bir de ben aldatmıştım onu.

"Senden oturup hayat hikayemi dinlemeni, bana yardım etme-meni i-istemedim ki? Ben istedim ki sadece benim ol, bir yere ait olalım istedim. Ama sen onu da beceremedin. Tüm oyunu bozdun."

Beni nereden vuracağını biliyordu. Gözlerim dolmuştu, üstüme basıp geçiyordu şu an. Ağır ağır sözleri çöküyordu kalbime.

"Taehyung, sana bir soru sormak istiyorum."

"S-söyle." dedi. Tanrım... Tüm bedeni tir tir titriyordu. Ne yapacaktım? Beni korkuyordu. Ben de değil, onu en çok benden önceki geçmişi yaralıyordu.

7 DAYS / Taekook +18 ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin