Bölüm 7 -Tekrardan Yazıldı-

226 19 14
                                    

Y-yenge mi?" diye fısıldadığımda sırıtıp bana bakmadan konuştu. "Bora senden çok bahsetmiş. Öpüşmeniz felan. O yüzdendir."
Kalbimde bir ağrı oluşurken gözlerimi kapattım. Ne bekliyordum ki? Aras'ın iki günde benden hoşlanacağını mı? Gerçi ben ondan hoşlanmıştım ama... Gerçi, o mükemmel biri. Siyah saçları her zaman dokunma hissi uyandırıyordu. Gözleri, siyah ve yeşilin en harika tonunun karışımı gibiydi. Kokusu ise... En sevdiğim özelliği oydu. Yeni doğmuş bir bebek gibi kokuyordu sanki. Ya da bana öyle geliyordu, bilmiyorum.
Ellerimi saçlarımın arasına geçirip derin bir nefes aldım. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı.
Telefonumu çıkarıp 4n1k'nın yeni bölümünü okumaya başladım. İlk başlarda her şey normaldi. Ali'nin ne kadar beyefendi olduğunu düşünürken birden orayı okudum. Ali'nin bıçaklandığı sahneyi... Gözlerim yavaş yavaş dolarken hızlıca geçiyor, Ali'nin 'ölmediği' sahneyi okumaya çalışıyordum. Sonra son sayfaya geldiğimi farkettim. Hâlâ bir sonuca bağlanmamıştı. Ölmeyecekti değil mi?
"Lanet olsun!" diye bağırdım gözlerimden yaşlar hızla dökülürken. Aras kafasını çevirip hızla bana baktı. "Hey, ne oldu?" diye sordu şaşkınlıkla.
Cevap veremiyordum. Tek yaptığım şey hıçkırarak ağlamak oldu. Aras sürekli ne olduğunu ve iyi olup olmadığımı soruyordu. Sonunda arabayı sağa çekti ve hızla arabadan çıkıp benim kapımı açtı. Beni içerden çekerken hâlâ hıçkırıyordum. "Hera! Cevap ver! Noldu?" diye bağırınca kollarımı boynuna doladım. Kokusu beni mest ederken ağlamam durmuştu. Beni kendine daha fazla bastırıp saçlarımı okşadı. "Ne olduğunu söyliyecek misin artık?"
"Şey... Ali...O, bıçaklandı. Ölmemiştir değil mi?" diye fısıldadım. "Akraban mıydı? Yoksa arkadaşın mı? Hangi hastanedeymiş? Seni götürmemi ister misin?"
Sorularına karşı kıkırdadım. Dilimi ıstırıp kendimi hafifçe geri çektim.
"Hayır, o akrabam ya da arkadaşım değil."
"Sevgilin mi?"
"Yok."
"Komşu?"
"Pek değil."
"Kim o zaman?!" diye bağırınca bir kahkaha patlattım.
"4n1k. Yaprak. Sinan. Oğuz. Mese? Hiçbiri tanıdık gelmedi mi?" diye sordum merakla.
Kafasını hayır anlamında sallayınca "Gökhan?" dedim ve devam ettim. "Tanımadın mı?"
Yine kafasını sağa sola salladı.
"Wattpad'deki 4n1k hikayesi. Ali Tekelioğlu! Gamzesine parmak sokmayı dilediğimiz kişi!"
"Ne yani! Bir kitap karakteri için mi ağladın?" diye bağırdı. "O yanlızca kitap karakteri değil!" diyerek aynı şiddette bağırdım.
Bana öyle bir bakış attı ki o an yerin dibine geçmeyi diledim. Üstüme doğru gelmeye başlayınca ben de birkaç adım geriledim.
Sakinleşmek için gözlerini kapattı, ardından da nefesini düzene soktu.
"Arabaya. Bin. "
-
Arabanın kapısını yavaşça kapatıp partinin yapıldığı ve benim aşık olmuş gibi baktığım eve tekrar 'zenginliğin gözü kor oluversin' bakışları attım.
"Hızlı ol, cırtlak ses."
Sesimi çıkarmadan Aras'ın arkasından gittim. Çimenlik alandan geçtikten sonra anahtarla kapıyı açtı.
"Deniz! Biz geldik!" diye seslendi içeriye doğru. Ama benim aklıma 'biz' sözcüğü takılmıştı. Biz. İkimiz. Beraber.
Aptal aşık rolünü bırakıp gerçek dünyaya döndüğümde Aras'ın sırtında güzel
-oldukça güzel- bir kızın olduğunu farkettim. Ya da kardeşiydi, büyük ihtimal.
"İn artık sırtımdan Deniz. Bak yengeni istedin, getirdim. Rahat bırak beni." dedi yapay bir sinirle. Bir yandan da gamzelerini çıkararak gülüyordu.
Kız çevik hareketlerle sırtından inip bana doğru döndü.
"Merhaba!" diye cıvıldadı şen sesiyle. "...Ben Deniz. Direk Deniz. Hani Akasya Durağı'nda diyordu ya Ben Deniz Ari-"
"Deniz. Kısa kes." dedi Aras oflayarak.
"Şey... Deniz ben. Sen de Hera'sın. Biliyorum çünkü Boraşkım senden çok bahsetti..." yanıma yaklaşıp kulağıma fısıldadı"... sana fena tutulmuş."
Beceriksizce gülümsetip karşılık verdim.
"Memnun oldum, Deniz." diyip gözlerimi kaçırdım.
Yine aynı duyguyu hissediyordum. Birini kullanıyormuş duygusunu. Bora'yı kullanmak. Aras için. Benden hoşlanması. Aras'tan hoşlanmam. Onun benden hoşlanmaması.
"Huhu! Hera?"
Önümde sallanan elle kendime geldim. "Gel..." dedi kolumdan tutarken"...benim odama girelim."
Merdivenlerden çıktığımızda beş kapılı koridordaki ilk ve beyaz kapıdan girdik. Odası turkuaz ve beyaz renklerinin hakimiyeti altındaydı. Arada kırmızı detaylar da vardı. Beyaz başlıklı yatağına oturup mavi örtüye elini vurdu.
Yanına oturunca bana gülümsedi.
"Öncelikle... Seni tanımak istiyorum."

"Benim...tanılacak bir şeyim yok. Hera Özsoy. Yakın arkadaşımla yaşıyorum. Annem, Amerika'da. Çalışıyor. Babamsa... Onu hiç tanımadım aslında. Annemle sevgililermişti. Hamile olduğunu öğrenince terk etmiş. Pek iyi bir baba değilmiş anlaşılan. " dedim buruk bir gülümsemeyle.
"Üzme kendini. Eminim seni tanısa bırakmaz." diyip ellerini ellerimin üstüne koydu.
"Arkadaşların?"

"Arkadaşlarım. Şahsenem ve Anıl. Çok iyi arkadaşız. Hiç ayrılmayız. Onlar olmasa yapamazdım. "

Ellerimi ellerinin altından çekip saçlarımı geriye doğru attım.

"Ben de Deniz. Boraşkım senden çok bahsetti. Bu bi ilk çünkü hiçbir kızı bana anlatmamıştı. Aslında çok güzelsin. O yüzden onu anlayabiliyorum. "

Kafamı sallamakla yetindim. Bu olaydan pek bahsetmek istediğim söylenemezdi.

"Peki şey... Aras? Aileniz? Biraz anlatsana."

"Aras ve ben üç yıldır ailesiz yaşıyoruz. Trafik kazasında kaybettik. Hikayelerdeki gibi. Normalde de çok anlaşırdık ama ailemiz öldükten sonra daha da sıkı tutunduk birbirimize. O olmasa ben de olmazdım. O benim her şeyim"
Buruk bir gülümsemeden sonra devam etti.
"O daha çok düşkündü annemgile. Uzun süre kendine gelemedi. Sonra... Onunla tanıştı. Ece'yle. Abim çok severdi onu. Korurdu herkesten, kıskanırdı, o üzülünce abim de üzülürdü. Aşıktı. Çok aşıktı. Ece de onu seviyordu. Bir kaç ay önce Ece ayrılmak istedi. Aras'ın çok kötü birine dönüştüğünü ve yürütemeyeceklerini söyledi. Aras daha çok yıkıldı. Sonra umursamaz biri oldu. Ben ve Bora dışında kimseye değer vermedi."

Aras, aşık olmuştu. Çok sevmişti anlaşılan. Kalbimde birkaç gündür varlığına alıştığım sızı yine kendini göstermişti.
Aras. Birini kıskanmıştı, giydiği kıyafetlere karışmıştı, ne sevdiğini, ne sevmediğini öğrenmişti. Onu düşünmüştü acıklı şarkılarda. Onun sayesinde gülmüştü. Belki de Kiraz Mevsimi hikayesindeki Ayaz ve Masal gibi komik, aşk dolu bir bir ilişki yaşamışlardı.

"Ece şimdi başka biriyle birlikte. Onu unutmaya çalışıyor. Ama Aras'ı hâlâ seviyor. Aras da onu..."

Ya da neredese her hikayede olduğu gibi ilk başlarda gıcık olmuşlardı birbirlerine. Sonra kalpleri hızlı atmıştı, anlamışlardı. Beraber uyumuşlardı. Sarılmışlardı.
Gözlerim acımaya başlarken daha fazla dinlemek istemediğimi düşündüm. Deniz hâlâ konuşuyorken dikkatimi başka şeylere verdim.
"Kızlar?" Bora'nın sesi kulaklarıma dolarken gözlerimi kapattım. Bir de o vardı. Aptal bir oyun için öptüğüm, benden hoşlanmasını sağladığım ve onu yüzüstü bırakmamak için kandırdığım 'kuzen'.

Öncelikle, güzel kapak tasarımı yapanlar benimle iletişime geçerse çok memnun olurum. İkinci olarak yazdığınız kitapları profil duvarıma yazıp önerirseniz okurum. Kitap istiyorum. Kitaaap.
Ya bu okunma sayıları niye azalıyor? İlk başlarda 400'e yakın okuma varken son bölüme 50 okuma gelmiş. Okuyun. Önerin. Voteleyin.
Sizi çoğk sefyom. Byü.

××××××תimdi, yıldız işaretine bak. Görüyor musun? He işte. Ona bas ve kendine iyi bak.
-Yazarınız✨

Wattpad DelisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin