Arkamı döndüğümde sadece bir adamın göğsü ile bakıştım. Adamın suratını görmek için başımı biraz kaldırmam gerekti. Karan Arslan.
Hiç bir şey diyememiş sadece gözlerinin içine bakabilmiştim. Hem korkmuştum, hemde şaşırmıştım. Onun konuşmayacağını anladığım da zor da olsa içine kaçan sesim ile cevapladım.
"Nasıl?" Hafifçe sırıttı ve tekrardan konuşmak için ağzını araladı. "Burada konuşamayız. Arabaya bin"
Ben daha cevap vermeden adamlarından biri beni kolumdan çekerek zorla arabaya bindirdi. Zorla kafamı arabanın içine soktuğunda hiç bir şey yapamamıştım. Camdan gördüğüm tek şey İdil'in endişeli bakışlarıydı. O da bir şey yapamıyordu çünkü diğer iki adamı İdil'i ilerlememesi için engelliyorlardı.
Karan gelip büyük siyah arabada karşımda ki koltuğa oturdu ve şoföre gitmesi için işaret verdi.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Sadece bakışlarını vücudum da gezdirdi ve memnuniyetle başını kendince salladı ve sırıttı.
Geldiğimiz yer bir uçurum kenarıydı, ormanın içinde. Ne yapacağını kestiremezken arabadan inmemi söyledi. Arabadan indim ve onu bekledim.
"Konuş" sert bir şekilde başladığımda yüzünde daha çok etkilendiğine dair sırıtışlar bahşediyordu. Bunu istemiyorum. Beni beğenmesini istemiyorum. Onu etkilemek istemiyorum. Bu nasıl oluyor?
"Sana yardım edebilirim" "Nasıl olacak?" "365 gün. 365 gün veriyorum sana. Benimle yaşayacaksın. İstediklerimi yapacak, itaatimden çıkmayacaksın. Bunun karşılığında her ay sana ihtiyacın olan parayı taksit taksit vereceğim. Lakin, her sözümden çıktığın zaman, paranın 20 eksiğini vereceğim ve 365 gün süren, uzayacak"
Sözlerini bitirdikten sonra yavaşça bana yaklaştı. Geri adım atmadım, arkamda uçurum vardı. Nefesini suratıma verirken, göz teması kurmamız için onun yüzünü aşağı çevirmesi, benim yukarı çevirmem gerekiyordu.
"Saçmalık!" Histerik bir kahkaha ile bana karşılık verdi. "Sen bilirsin. Seni zorlamayacağım.
Şaşırdım. Üsteler diye düşünmüştüm ama bir yandan bu beni rahatlatmıştı. Tekrardan arabaya bindik ve beni bara götüreceğini düşünürken hastaneye bıraktı. "Arabadan çıkmadan üstünü değiştir. Bu kıyafet ile gidemezsin" cümlesini kurup arabadan kendi çıkıp kapıyı kapattı. Camlar film cam olduğu için kimse göremezdi biliyorum, ama bu piskopat belki kamera koymuştur diye düşündüm.
Kontrol etmek isterdim ama babamı merak etme duygusu çok ağır basıyor ve daha fazla geç kalmak istemiyordum. Hemen üstüme evden çıkmadan önce giyindiğim kıyafetleri geçirdim ve arabadan çıkıp hastaneye koştum.
Koşarak hastaneye gittim ve danışmadan öğrendiğim bilgi ile ameliyathane'nin önüne gittim. Orta yaşlarda, iyi giyimli bir adam oturup bekliyordu. Ali bey miydi acaba...
"Ali bey?" Hemen kafasını kaldırıp bana baktı. "Masal hanım?" "Evet benim" ayağa kalktı yanıma geldi ve elimi sıktı.
"Babam nasıl?" "4 saattir ameliyatta" "Gözümden gelen bir damla yaş ile beraber ellerimi sıktım. "Merak etmeyin, babanız iyi olacak, eminim." "Teşekkür ederim Ali bey. Siz artık evinize gidin. Çok beklediniz çok teşekkür ederim. Geri kalan işleri ben hallederim." "Olmaz öyle şey" "Lütfen Ali bey" "Bari numaramı vereyim" "Peki"
Karşılıklı numaralarımızı aldık ve tekrardan el sıkıştık. "Bir şey olursa ya da bir ihtiyacınız olursa lütfen arayın." "Tamam, çok teşekkür ederim"
Ali bey hastane kapısından çıktığında bende yavaşça bekleme koltuklarının birine oturdum. Hâlâ böyle iyi insanların bulunması büyük şanstı.
Aradan 7 saat geçmişti. Babam hâlâ çıkmamıştı. Çıldıracaktım artık. Tek başıma delirmek üzereyken abimi aradım. Açacağını düşünmüyordum ama ilginç bir şekilde açtı.
-Alo ağabey -Masal
-Efendim -Miraç
-Ağabey hastaneye gelmen gerek yoksa kafayı yememe çok az kaldı. -MasalKonuşurken istek dışı ağlamaya başlamıştım.
-Ne hastanesi? Ne diyorsun? -Miraç
-Babam... -Masal
-Çıldırtma adamı babama ne oldu!? -Miraç
-Dün gece sarhoşken kavgaya karışmış. Bir adam bulup hastaneye getirmiş. Adamın numarasını aldım az önce. Babam 7 saattir ameliyatta lütfen gel. -Masal
-Hangi hastane? -Miraç
-Narlıçeşme Hastanesi. -Masal
-Tamam, geliyorum. -Miraç
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karan
Teen Fiction"Sen sadece bana aitsin derken dalga geçmiyordum. Şimdi ne demek istediğimi anladın mı?" Üzerimdeyken büyük bir sinirle konuşuyordu. O her konuştukça sigara kokusu ciğerlerime siniyor, rahatsızlık veriyordu. "Cevap ver!" Hâlâ cevap veremezken iki b...