"Efendim?" "Şey acaba sizle bir şey konuşabilir miyim?" "Hay hay"
Eli ile karşısında duran sandalyeyi işaret etti. Huzursuzca sandalyeye oturdum ve bana bakan siyah gözlere bakarak sözlerime başladım.
"Kabul ediyorum." "Neyi?" "Yanınızda çalışmayı, bir yıl boyunca" "Bunu duyduğuma sevindim" Memnuniyetle gülümsedi ve son bir yudum alarak şişede ki son vodkayı'da bitirdi.
"İşin saat kaçta bitiyor?" Akşam 9.00 - 9.30 gibi" "9.30'da gelirim. Sende işlerin bittikten sonra istifanı ver." "İstifa mı?" "Evet" "Veremem olmaz" "hatırla, 365 gün ben ne dersem o. Eğer yaparsan her ay ihtiyacın olduğu paranın altı bin altı yüz elli lirasını vereceğim. Eğer dediklerime uymazsan paranın daha azını iki ayda bir verir, 365 günü uzatırım"
Dediklerini tekrar tekrar kafamda çevirirken bu bana mantıklı gelmemişti ama başka yapacak bir şey yoktu. O paraya çok ihtiyacım var. Yapmak zorundayım.
"Tamam kabul ediyorum" "güzel" masadan kalktı ve adamları ile beraber mekândan çıktılar. Onlar gittiği gibi İdil yanıma koştu.
"Ne dedi? Ne konuştunuz?" "Bir sakin ol" "Olamam, ne konuştunuz?" "Ben istifa edeceğim" "Ne? Neden?" "Öyle gerekiyor" "O Karan bir şey mi dedi yoksa?" "Offf İdil bir sus, şuan öyle gerekiyor"
Masadan kalktım ve geri kalan işleri yapmak için mutfaktan bez aldım. Herkes gibi masa silme işine başladığımda, bir yandan da abime olayı nasıl anlatacağımı düşünüyordum.
{...}
İşler nihayet bittiğinde üzerimi değiştirip Ozan beyin odasının kapısını çaldım. "Gir" girip hafifçe gülümsedim ve hiç oturmadan sözlerime başladım. "Ozan bey ben istifa etmek istiyorum" "Neden? Bir şey mi oldu? Biri bir şey mi dedi?" "Hayır hayır..sadece ailesel bazı meseleler oldu bu yüzden çalışamayacağım" "Ohh anladım. Ben senden çok memnunum, ne zaman istersen gelip çalışmaya devam edebilirsin" "Çok teşekkür ederim" "Asıl ben teşekkür ederim"
Gülümseyerek odadan çıktım ve uzun koridoru tekrardan yürüyerek İdil'in yanına gittim. "Gerçekten istifa mı ettin?" "Evet" "Nedenini söylemedin ama ısrar etmeyeceğim. İstediğin zaman arayabilirsin" "Teşekkürler"
Mekândan çıktım ve sokağın giriş kısmında Karan'ı beklemeye başladım. Tam 9.30'da arabasaı ile durduğunda içimden bir şey olmaması için dua edip arabaya bindim.
Araba da Karan bana sadece 'Telefonunu ver' dedi. Sert söylediği için ilk tereddüt ettim. "Eğer dediklerime uymazsan ne olacağını biliyorsun değil mi?" Mecburen telefonumu verdim.
"Telefonuna bir program indirdim ve kurdum. Her şeyi kontrol edebileceğim. Kimlerle ne konuştuğunu dahil dinleyeceğim. Dikkatli olsan iyi olur güzellik." Telefonu tekrardan bana verdi ve camdan dışarı bakmaya devam etti.
Yarım saatin sonunda çok büyük bir villaya geldik. Gerçi o kadar büyüktü ki bu artık villa değil malikâne olurdu. Arabadan indiğimde büyük, ortasında havuzu olan, yanlarında ise kiraz ağaçlarının süslediği bahçeye bakarken Karan beni kolumdan tutarak yürümeye zorladı.
Büyük bahçeyi aşıp kapının önünde ki merdivenlerden de geçtiğimizde önümde ki siyah kapılar benim için bambaşka bir dünyaya açıldı.
İlk defa böyle şeyler görüyordum. Bu yüzden gözlerim fal taşı gibi açılmış, etrafımda dönerek eşyalara bakıyordum. Karan'ın sesi ile kendime geldiğimde onu dinlememiştim bile.
"Kuralları biliyorsun değil mi?" "Evet" "Söyle" "Sözünüzden asla çıkmayacağım, çıkarsam burda kalma sürem uzar." "Aferin sana"
İlk başta duraksadım ve benim için önemli olan unuttuğum soruyu sordum. "Kıyafetlerim nerede?" "Birazdan hizmetçiler seni odana çıkarır, dolapta kıyafetler var, beğenmezsen yarın çıkar alırız" "Hayır yani şey, hizmetçilerin giydiklerinden"
Karan kaşlarını çatarak bana baktı. "Hizmetçi kıyafetleri mi giyeceksin?" "Bilmem giymeyecek miyim? Sonuçta sizin istediğiniz her şeyi yapacağım" Karan oldukça sesli bir kahkaha attı. Daha sonra bir kaç adımda dibime gelerek sol kolunu belime doladı ve sağ eli ile de kollarımı üstte birleştirip duvar ile arasına aldı. Yaşadıklarımın ani olması ile olayları anlamazken yavaşça kulağıma fısıldadı."
"Sen 'istediklerimi yapacaksın' lafını çok yanlış anlamışsın güzelim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karan
Teen Fiction"Sen sadece bana aitsin derken dalga geçmiyordum. Şimdi ne demek istediğimi anladın mı?" Üzerimdeyken büyük bir sinirle konuşuyordu. O her konuştukça sigara kokusu ciğerlerime siniyor, rahatsızlık veriyordu. "Cevap ver!" Hâlâ cevap veremezken iki b...