Çaresizce abimin gelmesini beklerken ameliyathaneden çıkan doktoru gördüğüm gibi koşarak doktorun yanına gittim. "O iyi mi? Yaşıyor mu?" "Siz kimi oluyorsunuz?" "Kızıyım ben onun" "Babanız yaşıyor, ama daha hayati tehlikeyi atlatmadı. Yoğun bakımda yatması gerekiyor." "Peki teşekkür ederim." "Geçmiş olsun"
Doktor yanımdan gittiğinde derin bir nefes alıp kendimi tekrar koltuğa attım. Hayati tehlikesi geçmemişti ama 7 saatin sonunda yaşadığını öğrenmem beni çok rahatlatmıştı.
Ben koltuklarda otururken abim karşı taraftan buraya doğru yürüyordu. Onu görünce hafif gülümsedim ve sarıldım.
"Babam nasıl?" "Az önce ameliyatı bitti. Şuan iyiymiş ama hayati tehlikesi hâlâ devam ediyormuş. Yoğun bakıma aldılar." "İyi"
Bunu dedikten sonra fısıldayarak söylediği 'gebersin' kelimesi dikkatimi çekti. Duymadığımı düşünmüştü ama gayet rahat bir şekilde duymuştum.
"Ne demek istiyorsun sen!?" "Yalan mı Masal? O mu çocuk biz mi çocuk anlamıyorum ki. Aptal aptal davranan o. Yıllardır bir gıdım bile değişmedi. Yıllardır içip içip bize sarıyor. Geçen sene seni nasıl dövdü hatırlamıyorsun galiba. Zor elinden almıştım seni." "Evet haklısın abi ama sonuçta o bizim babamız. Bende mutlu değilim böyle olduğumuz için. Ne yani şimdi bırakalım ölüme mi terk edelim?" "Hayır. Hastaneden çıktığı gibi onu tedavi için hastaneye yatıracağız."
Tam ağzımı açacakken o arkasını dönüp gitmişti. Bahçeye çıktığından adım gibi eminim. Böyle bir durum da beni yalnız bırakmaz.
Aslında, abim haklı. Ama ne yapabilirim. Onu bir başına başka eve götürsek yaşayamaz. Kendi kendine ölüp geberir. Ne kadar çok çektirse de bunu yapamayız. Ama hastaneye yatma işini düşünebiliriz.
Aradan 1 saat sonra abim sakinlemiş bir şekilde telrar geldi. Koltuğa oturdu ve yere bakarak konuştu. "Ücret belli mi?" "Kesin değil ama yakın olan bir maaliyet var." "Kaç?" "30.600 tl" "Ahh siktir"
Başını ovalayarak küfür etmesi beni çok germişti. Ama konuşmam da gerekiyordu ki ortak bir yol bulalım.
"Nasıl bulacağız o parayı abi?" "Off bilmiyorum" "Acaba Mirza abimi mi arasak?" "Asla! Hatırlatırım, Amerika'ya kendi isteği ile, bize veda etmeden kaçtı. Onun yardımına ihtiyacımız yok. Ölürüm de onun parasını almam" "Şuan gururun sırası mı? Konu babam, babamız. Onun da babası." "O lanet piç babasını çok düşünseydi gitmezdi şerefsiz. Bir kere ya bir kere aramadı puşt. Şimdi bana sakın gelip te 'gururun sırası mı?' Deme."
Daha fazla üstüne gitmek istemedim, bu yüzden sustum. Gece'nin karanlığın da abim sevgilisinin evine, ben ise babam ile ortak evimize gittim.
Bir türlü uyuyamıyordum. Sürekli dönüp duruyordum. En sonunda uyuduğumda tek hatırladığım, saatin oldukça geç olduğuydu.
{...}
Sabah kalktığım da sersem gibiydim. Telefonuma baktığım da saat epey geçti. Hemen hazırlanıp çıkmam gerekti. Vardığım da hemen üzerimi değiştirip çalışmaya başladım.
İdil ile beraber bugün ayrı bir yoğun olan barda harıl harıl çalışıyorduk. En sonunda mola verebildiğimiz de kapının önün de Batuhan'ı aradım.
-Alo Batuhan.
-Naber güzellik, nasılsın? İş nasıl gidiyor?
-İş iyi ama...
-Ama?
-Babam hastane de.
-Babana ne oldu?Batu'ya her şeyi en detayına kadar anlattım. Anlatırken bazen gözümden istem dışı yaşlar aktı ama Batuhan. Batuhan sadece beni dinledi.
Konuşmam bittiğin de bana teselli vermişti, az da olsa daha iyi hissederken akşam benim evimde buluşma kararı aldık. Bana bir sürprizi varmış.
Mola bittiğinde tekrardan çalışmaya döndüm. Her zaman ki gibi Karan, aynı saatte gelmişti ve her defasında ki gibi onunla ben ilgileniyordum. Çünkü bunu kendisi özel olarak istiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karan
Fiksi Remaja"Sen sadece bana aitsin derken dalga geçmiyordum. Şimdi ne demek istediğimi anladın mı?" Üzerimdeyken büyük bir sinirle konuşuyordu. O her konuştukça sigara kokusu ciğerlerime siniyor, rahatsızlık veriyordu. "Cevap ver!" Hâlâ cevap veremezken iki b...