" Merak etme bir şey yapmayacağım sana . Sadece yardım ediyorum. Hem bende seni tanımıyorum , daha adını bile bilmiyorum. " dediğinde aklım başıma gelmişti ve bir bilinmezliğe düşmüştüm. Sahi ben kimdim.O yurttan çıkarken içimdeki Aysın'ı orda mı bırakmıştım yoksa hala ben , ben miydim ? Yaşayacak ve görecektim. Eskiye dönük hiç bir şeyi düşünmek istemiyordum. Şuanı ve kendim dışında aklıma bir şey girmesine izin veremezdim. Yoksa yolumdan dönerdim.
" Biraz daha düşünürsen , kendine yeni bir isim düşündüğünü düşüneceğim " dediğinde. Gerçekten gülümsemiştim. Çok fazla samimi birisine benziyordu ve normalde böyle insanlardan fazla hoşlanmazdım. Ama genede kontrollü birisi gibiydi de. Derin bir nefes alıp düşüncelerimi dağıttım. Elimi ona uzatıp
"Aysın" dediğimde elimi tutup adını tekrarladı. Oda gülümsüyordu ama gözleri bir yere takılmıştı ve bana bakmıyordu. Yakışıklı bir suratı vardı , düzgün yüz hatları , samimi ifadeleriyle birleşinde daha güzel bir hale geliyordu. Ama büyüktü benden en az bir 7 yaşı vardı.
Elini elimden çektiğinde ciddi bir ifade takınmıştı. Uzanıp kapımı kapatırken " Kemerini tak" dedi. Ne olduğunu anlamadan arabayı çalıştırmıştı. Beni kaçırıyor muydu ? Birden terlemeye başlamıştım ve çarpıntım tutmuştu. Karnımda ki yara kendimi kasınca varlığını hatırlatmıştı. Ne olacaktı şimdi.
Bok vardı da bindin arabaya.
Saat gece yarısını geçmiş 1'e geliyordu. Cebinden telefonunu çıkarıp birisini aradı ve telefonu bana uzatıp tutmamı söyledi. Dediğini şuursuzca yaptım ama odaklanamıyordum. Bir şeyler daha söyledi ama algılayamaz bir biçimde yola bakıyordum. Kalp atışım çok hızlanmıştı. Bir elini direksiyondan ayırıp çenemden tuttu ve kendine çevirdi.
"Korkma ve beni dinle dediklerimi yapman lazım. " dedi. Yüzündeki ifade yumuşak , korkmamam için seçilmiş gibiydi. Gözlerindeki endişe ise beni daha çok germişti. Yutkunarak kafamı salladım.
"En son aradığım numarayı bir daha ara "
En son arananlara girip Kara ismine tıkladığımda telefon çalmaya başladı. Hoparlöre alıp telefonu ona çevirdim. Uzun uzun çaldıktan sonra telesekretere bağlandı. Ağzından bir kaç küfür çıktığında arabayı daha da hızlı sürmeye başladı.
"Rehbere gir" dediğinde söylediklerini yapmaya başladım dediği ismi bulunca tekrardan hoparlöre basıp ona çevirdim. Daha birinci çalışta telefon açıldı.
"Efendim Akgün Bey" dedi kalın bir erkek sesi.
"Ahmet burdalar " dediğinde kimden bahsettiğini anlamamıştım.
" Nerdesiniz ? İçeri tekrar girdiniz mi? "
" Ne içerisi Ahmet ne içerisi . İçerde olsak girebilirler miydi sence ? " diye bağırdığında küçük dilimi yutacaktım korkudan. Neler oluyordu ?
" Kara Bey'de mi yanınızda ?"
"Hayır değil . Onu oradan çıkartın. Kaç kişi olduklarını bilmiyorum. Peşimde 2 araba var. " dediğinde konuşmanın devamını dinlememiş arabanın arkasına bakmaya başlamıştım. Arkamızda aynı model 2 tane araba vardı. Sanırım bahsettiği burdalar kişileri bunlardı. Ve bizi takip ediyorlardı. Ne tür bi belaya bulaştığım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Akgün hala telefonda konuşuyordu ve onu bıraksaydım onu alırlardı dediğini duydum. Ve cümledeki 3. tekil şahıs bendim. Beni neden alıcaklardı ki ben kimdim. Neydim. Akgünün yanında olduğum için bir şeyi zannetmiş olmalıydılar. Arkadaşı, ortağı hatta belki önemli birisi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leke
Novela JuvenilBirbirinden bağımsız iki gencin yıllar önce kaderleri bağlanır. Ama kader ya bu değişir. Bağlandıkları yerden değilde öncesinden birbirlerine kavuşurlar. Peki lekeyi öğrenince ne yapacaklar. Kaderleri baştan mı yazılacak?...