Episode 7

149 15 9
                                    

Dumbledore'un odasından çıktıktan sonra sinirli adımlarını hızlıca ormana yöneltmişti Harry. Dumbledore'a sinirliydi, Snape'e sinirliydi, en çokta kendine sinirliydi. Lanet olası altı yıl boyunca kukla gibi kullanılmıştı ve buna izin vermişti. Farkında olmasına rağmen bunun sadece kendisini etkileyeceğini düşünmüş ve ses çıkartmamıştı. Ancak öğrenmişti ki bu sadece onunla ilgili değildi. Her boktan haberi olan iki kişi vardı ve ikiside en azından biraz merhamet edip söyleme zahmetine katlanmamış, hatta Harry'nin sinirini çıkarmasına fırsat bile bırakmadan ölmüşlerdi.

Kuzgun adımlarını yavaşlatıp derin bir nefes almış ve hala daha Hogwarts sınırları içerisinde olduğunu fark etmişti. Herm veya Ron'a yakalanmadan buradan gitmeliydi. Vedalaşmak istemiyordu, vedalaşmayı sevmiyordu. Ancak bu düşüncesi, karşıdan gelen Herm ve Ron'u görmesiyle tuzla buz olmuştu.

"Harry!"

Hermione onu görür görmez hızlıca sarılırken Harry ona aynı hızla karşılık vermiş ve dolan gözlerini gökyüzüne dikmişti. Vedalaşmak istemediği gibi ağlamak da istemiyordu. Tabii her isteği sadece lafta kalıyordu..

"Hermione, gitmem lazı-"

"Biliyorum, ormana gidiyorsun."

Kıvırcığın ağlamaklı sesiyle söylediği şey kuzgunu baya bir şaşırtmıştı açıkçası. O bile daha yeni öğrenmişken Hermione onun bir hortkuluk olduğunu nasıl bilebilirdi ki?

"Sen? Nasıl bilebilirsin ki?"

Herm sarılmayı bırakmış ve sevgilisinin sımsıkı tuttuğu ellerinden destek alarak yeşillere odaklanmıştı.

"Tahmin ediyordum, Parkinson ve Zabini'de onaylamış oldu."

Ron ikiliden bağımsız göz yaşlarını tutmaya bile çabalamazken yıllardır her anında yanında olduğu arkadaşına bakıyordu. Üzüldüğünde, sevindiğinde, acı çektiğinde hatta ve hatta sinirlenip kalp kırdığında bile yanında olmuştu ve şimdi onu bile bile ölüme mi göndereceklerdi?

"Madem biliyorsunuz, bunu benim için daha da zorlaştırmayın. Bilirsiniz vedaları sevmem."

Kıvırcık hıçkırarak ağlamaya başlamıştı şimdi.. Sanki bir şey yapabilirmiş gibi Ron'a bakıyor, bir tepki bekliyordu. Elinden başka bir şey gelmiyordu ki..

"Harry, başka bir yolu olamaz mı?"

Kuzgun olumsuz anlamda kafasını sallarken yaşlı gözlerle onu seyreden ikiliye bakmış ve hızlıca devam etmişti.

"Benim ve sizin için bir kurtuluş olarak düşünün. Başınızın etini yiyip duruyordum, Draco Draco diye."

Harry onları son kez güldürmek için uğraşsada davranışlarının ve söylediklerinin soğuk olduğunun farkındaydı. Ancak yapabileceği bir şey yoktu. Ölüme giderken kahkaha atamazdı sonuç olarak..

"Yapma, veda etme."

Kızıl arkadaşının isyankâr sesi üzerine firar eden gözyaşlarına engel olamamıştı kuzgun. Öyle bir ses tonuyla söylemişti ki bunu, hiçbir şey olmasa bile ağlayası gelirdi insanın.

"Ne yapayım Ron? Öylece geri dönecekmiş gibi mi konuşayım?"

"Hiçbir şey yapma, git."

Harry kırıcı itirafla ne yapacağını bilememiş ve gözlerini camdan görebildiği ormana dikmişti. Hermione ise Ron'un koluna doğru sert bir yumruk geçirmişti.

"En yakın arkadaşın ben ölüme gideceğim diyor. Tepkin bu mu cidden?"

Kızıl sanki her şey onun elindeymiş gibi ona kızan sevgilisinden elini kurtarmış ve hızla bir kaç adım gerilemişti. Ardındansa yüksek sesi yıkık duvarlarda yankılanmıştı.

SecretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin