20.Bölüm

26 13 15
                                    

Gecenin saat bir buçuğa vurduğu vakitlerdi. Karanlık tekrardan ele geçirmişti gökyüzünü lakin bazılarının kalbi karanlığı bile karartırdı. Osa Bölgesinin Kralı, metalden yaptırdığı paslı ama devasa tahtının üzerinde oturuyordu. Yüzünde, kurduğu hayalin gerçekleşmemesinin verdiği derin izler hayat bulmuştu. Üzerindeki siyah kıyafeti renklendiriyordu kırmızı kan.

Geniş ve ürpertici bodrumun loş ışığı altında dakikalardır oturuyordu. Lambanın etrafında uçuşan tozlar, birer meleği andırırcasına dans ediyordu. Etrafa dağılan cesetlerin kokuları, yeni öldürülen insanların kokusunu bastırıyordu. Sessizliği engelleyen tek şey, cesetlerin üzerinde uçuşan sineklerin sesiydi.

Kral, göz kapaklarını kapatmıştı. Parmaklarına bulaşan kanı yalıyordu. Bir yandan da ortamdaki vampirlerin suskunluğunu dinliyordu. Duymadığı kelimeler ona, Yıldız'ın işinin bitirilmediğini anlatmaya yetmişti. Uzun zamandır almak istediği hazzın düşünde yanıyordu. Başarısız olmaya tahammülü yoktu. İçindeki volkanı bastıran tek güç, tattığı kandan aldığı hazdı.

İçeriye hakim olan keskin kan kokusunu derin bir nefesle ciğerlerine çekti. Uzunca bir sürenin ardından nefesini bodruma azat etti. Uzun tırnaklarına yapışmış son damla kanı yaladığında ayağa kalktı. Ayaklarını zemine sürte sürte ilerliyordu. Yerdeki parçalanmış onlarca ceset, kralı selamlarmış gibi duruyordu.

"Söylemek istediğiniz bir şey var mı? Herhangi bir şey. Buraya geliş sebebiniz olabilir. Gökyüzünün neden kırmızı değil de mavi renkte olduğu konusunda da konuşabilirsiniz. Ya da neden başarısız olduğunuz konusunda cevap verin!" dedi kral. Son kelimeleri söylerken sesini oldukça yükseltmişti.

Gözlerini iyice açmış karşısında durup bodrumu dolduran vampirlere bakıyordu. Vampirlerin hepsinin kafası yere doğru eğilmişti, biri hariç. Mağazaya vampirleri götüren şoför, sırtını bodrumun iç donduran soğuk duvarına yaslamıştı. Kollarını birbirine dolamış sırıtıyordu. Yüzünde adeta başarısızlıktan alınmış zevk ışıldıyordu. "Bu işin sonunda Yıldız yine istediğine ulaşacak. Neden hala onu alt etmenin peşindesin ki?" dedi ve ortamda oluşan sessizliği bozdu.

Kral, şoförün sözüne sinirlendi. Adımlarını onun üzerine yönlendirdi. "Neden mi? Sence neden?"

Şoför istifini bozmadan krala bakıyordu. Bir an bile gözlerini kırpmadan söylenecekleri bekliyordu. Kralın sinirden kudurduğunu görmekten aldığı hazzı, başka hiçbir şeyden alamazdı.

"Bu zamana kadar yaptıklarını unuttun mu yoksa? Bizden çaldıklarını, itibarımı zedeleyişini unuttun mu? Seninle olan kavgasını dahi unuttun mu? Neredeyse seni öldürecekti hani!" Alaycı ve her harfi öfkeli bir şekilde söyledi sözlerini kral.

Konuşma sırası tekrar şoföre geçmişti. "Evet hatırlıyorum!" dedi ve kollarını birbirinden ayırdı. Suratını, kralın suratına yaklaştırdı. Neredeyse nefesleri birbirine karışmak üzereydi. "O yüzden uğraşmanızı saçma buluyorum. Eninde sonunda bu işten zararlı çıkacak olan sizsiniz!"

"Zarar?" dedi Kral. Birkaç adım geriye doğru gitti. Kendi ekseninde bir tur döndü. Sanki etrafında kendisine zarar verecek bir şey olup olmadığına bakıyordu. Bütün bodrum katını taradı gözleriyle. Bir şey bulamamış gibiydi. Dönmesi bittiği anda şoförün suratına iyice yaklaştı ve konuşmasına devam etti. "Ne zararı? Kim bana zarar verebilecek ki!"

"Mete'nin yanında bizden nefret eden binlerce kan emici var. Bu da bize Yıldız'ın onca idam emrine rağmen neden hala hayatta olduğunu açıklar, değil mi? Onu öldürürseniz eğer sadece bir savaşın fitilini ateşlemiş olursunuz."

"Kan emiciler arasında savaş ha! Bir savaş çıkamaz! Böyle bir şey söz konusu dahi olamaz! Bizlerin neredeyse ölümsüz olduğunu hatırlatırım. Savaş olması durumunda birbirimizi öldürmek için dünyayı cehenneme çevirmeliyiz. Bu olasılığın gerçekliğini varsayarsak artık yaşayabileceğimiz bir dünya kalmaz! Üstelik burada Mete'den bahsediyoruz. Mete mi savaş çıkaracak? Kan görünce bayılmadığı için şükret!"

"O zaman izler ve görürüz. Unutma bir zamanlar küçümsediğiniz kan emici, şu an senin gibi bir kral! Ve ayrıca kral olmasının sebebi seçilmiş olması değil. Bir kralı öldürüp yerine geçmesi. Bunu bir daha yapmaması için hiçbir sebep yok!"

Kral kendisine söylenen cümleleri tehdit olarak algılamıştı. Tehdit edilmekten nefret ederdi. Var olan siniri tavan yapmak üzereydi.

Şoför ise kralın öfkesini görmekten hala zevk alıyordu. Konuşmasına büyük bir zevkle devam etti. "Şu kaçırılan çocuğu da unutmamak lazım. Neydi adı, Doğan. Tavırları bana Yıldız'ı anımsattı. Bir şekilde o çocuk vampirlerin arasına katılırsa artık uğraşmanız gereken iki Yıldız olur."

Sözlerinin ardından bir kahkaha patlattı. Kahkahası bütün bodrumunda yankılandı. "Çocuğun bizimkilere yaptıklarını düşününce o çocukla aslında iyi anlaşırdık! Bir kan emiciyi arabayla ezdi ve mağazada bizimkinin gözüne soktuğu tornavida..." Mağazada gözüne tornavida saplanan vampirin kendisine bakışlarını üzerinde hissetti. Olay çıkarmak istemediğinden sözlerine başka türlü yol verdi. "Başka diyeceğiniz bir şey yoksa majesteleri huzurunuzdan çekiliyorum."

"İyi edersin! Biraz daha haddini aşan cümleler kurmaya devam edersen son sözlerini söylüyor olursun!"

Şoför, kralın önünde dalga geçer gibi eğildi. Doğrulmasının ardından ayaklarını kapıya yönlendirdi.

Kral, adam bodrumdan çıkıncaya kadar ona kilitlendi. Gözleriyle şoförü boğuyordu. Kendi saygınlığının ayaklar altına alındığını hissetmişti. Oysa kendisi bir kraldı. Buranın en güçlüsüydü ve öyle de kalmalıydı.

Şoförün gitmesinin ardından kral, diğer vampirlerin arasında dolaşmaya başladı. Adımlarını birisinin kafasının ezermişçesine sert atıyordu. Ellerini sürekli olarak hareket ettiriyordu. Bazen arkasına uzatıyordu, bazen kollarını yana açıyordu. Yerinde duramayan yaramaz çocuklar gibiydi. Saniyeler içerisinde yer değiştiriyordu. Damarlarında vampir kanı yerine aklını ele geçiren öfke dolaşıyordu. Bütün sinirini birisinden çıkarmak için sabırsızca bekliyordu. "Onun gibi düşünen var mı?" diye sordu.

Bodrumu derin bir sessizlik kapladı. Kralın sorduğu soruya kimsenin bir cevabı yoktu. Kimse ağzını açmıyordu. Bunu yapacak cesaretleri yoktu ve bakışları yeri delmeye devam ediyordu.

"Size bir soru sordum! Dedim ki, onun gibi düşünen var mı?" Hiçbirinden ses çıkmayınca konuşmaya devam etti kral. "Güzel. Bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz değil mi? Adlarını ağzıma almak istemediğim iki kişiyi bulun. Eğer siz bulamazsanız diğer bölgeler olaya el atar. Böyle bir şeyin olmasını istiyor muyum? Tabi ki de hayır! İsmini anmak istemediğim, kan emicilerin yüz karası bizzat benim bölgemde, bizzat benim yaktığım ateşte kül olacak! Bu övgüyü kimseye kaptırmam. O yüzden şimdi gidin ve o mahlukatı bana getirin!

Vampirlerin hepsi bodrumun kapısına doğru hareket ediyordu. Kral birkaç saniye boyunca tahtına baktı. Kafasını arkasına çevirip son sözlerini söyledi. "Evsizlere ait cesetleri toplamadan nereye? Önce buraları temizleyin. Sonra da cesetleri ormanın derinliklerine bir yere atıverin. Her zamanki işlerinizi yapın!"

VAMPİRİN KANI (kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin