19

147 33 21
                                    

orada, mark'ın yavaş yavaş soğumaya başlayan bedenine sarılıp kan içinde uzanarak ne kadar vakit kaybettim bilmiyorum. tek bildiğim, pişman olmadığım sevgilim.
senin için, aşkımız için yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim ancak bir şey kafamı çok karıştırıyor. bu hissettiklerim başından beri tek taraflı mıydı?

artık çürümeye mahkum olmuş kemik ve et yığınından başka bir şey olmayan bu çocuğun zarar görmemesi, onunla evlenmek, uzaklara gitmek... hepsi de senin için harika seçeneklerdi oysa o bunu istemiyordu bile. jaehyun da seni istemiyordu. gerçek seni, tüm pisliği, çirkinliği, günahkarlığı ve yoldan çıkmışlığı ile derinlerindeki yutayı arzulayan tek kişi bendim. benim, gel gör ki beni de sen istemiyorsun.

hatta mutfaktan yükselen haykırışlarına bakılacak olursa benden nefret ediyor, yüzümü bile görmek istemiyor, eğer mark'a birşey yapacak olursam dünyayı bana dar etmeyi planlıyorsun.

seni orada kilitli bırakıp da varlığını unuttum sanma sakın, bunu asla yapmam yalnızca ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. hayatımda ilk defa böylesine kaybolmuş gibi hissediyorum. mark'ı da ortadan kaldırıp evi temizlemeli ve sonra ne yapmalıyım?
onu da mı jaehyuna yaptığım gibi yakacağım.
burası işin kolay kısmı, hadi onu yaktım diyelim.
seninle ne yapacağım?

peşime düşecek, beni asla affetmeyeceksin. benden korkuyor, tiksiniyorsun yuta. yüreğimin derinlerinde bir yerde biliyorum bunu, karşında kendin gibi ahlaksız ve tutkulu bir adam olduğunu anladığın günden beri böyle hissettiğini biliyorum. bu yüzden gidip sevgilinle, markla yatmadın mı?
çünkü ne zaman bana gelsen kendini iyi ancak günahkar hissediyordun. senin yeşil çimenli, beyaz panjurlu evine yakışacak bir yuta'ya ihtiyacın vardı sevgilim.
jaehyun bunu sağlıyordu.
mark da öyle.
ikisi de iyi kalpli, dürüst, ahlaklı insanlardı.
onlarla yatmak sana kendini asla olamayacağın fakat hep olmak istediğin birisi gibi hissettiriyordu. bense onların aksine sana benziyordum, bu yüzden ne benden kaçınabildin ne de beni sevebildin.

bunu şimdi daha iyi anlıyorum yuta, sen beni hiç sevmedin.
hiç de sevmeyeceksin.

eğer seni serbest bırakırsam, kapıyı açar ve gitmene izin verirsem o zaman ilk işin bana zarar vermeye çalışmak olacak. belki de kanunları bile umursamayıp öldüreceksin beni. bunu yapar mıydın?
doğrusu artık cevabının hayır olacağından o kadar da emin değilim.

mark'ın katılaşıp kalmış bedenini üzerimden iterken yanağımda kuruyup kalmış gözyaşı ve kandan oluşan yolu silmeye çalışıyorum.
hızlı düşünüp plan yapma vakti... burada acizce uzanmak bana hiçbir şey kazandırmayacak.

pekala mark'ın ailesinin uzakta olduğunu, durup dururken onu aramaya çıkmayacaklarını biliyorum bu durumda endişelenecek bir şey yok, henüz. kimse farkına varmadan onu ortadan kaldırmak için vaktim var. cesedi bagajıma yükleyip iş yerime götürebilir sonra da tıpkı jaehyuna yaptığım gibi-
hayır hayır, bunu yapamam.
o zaman tüm gün iş yerinde durup yanık et kokusunu bastıracak önlemler almam gerekir oysa ben evden ayrılamam. cesedi gizlice senin bahçene taşıyıp nehre atmama ne dersin?
belki de parçalar halinde?
böylesi daha kolay olabilir miydi?
onu teşhis etmek zorlaşırdı ve biraz daha vakit kazanırdım.

sanırım en mantıklı çözüm bu...

sana gelince sevgilim, sen bir süre daha benim misafirim olacaksın.

yarın ilk iş, karakola gidip girişteki aptal memuru bulacak ve ona üşüttüğün için birkaç gün işe gelemeyeceğini söyleyeceğim.

ah hayır...

tabi ya!

bunu ben yapmayacağım sevgilim. sen yapacaksın.
mesai arkadaşına jaehyunu ve bebeğini aramak için bir süreliğine şehir dışına çıktığını belirten bir mesaj atacaksın.
telefonun hâlâ bende!

gözünü fırından ayırma - yutaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin