15

184 32 28
                                    

jaehyunun sırra kadem basmasının üzerinden iki hafta geçtikten sonra her şey yavaş yavaş rayına oturmaya başlıyor.

farklı davranıyorsun yuta...
bazen evimde yemek yiyor, benimle beraber televizyon izliyor veya yanımda uyuyorsun.
ne kadar iyi hissettirdiğin hakkında hiçbir fikrim yok.
ben de sana aynı şekilde hissettirebilmek isterdim, isterdim istemesine ancak sen buna izin vermiyorsun.

o gittiğinden beri zihninin jaehyunla ilgili köşesine bir kilit vurmuş gibisin. ne adını anıyor ne de tek kelime ediyorsun. sessizliğin beni korkutuyor, gizlice araştırmalar yapıyor olabileceğinden endişeleniyorum. sonra aklıma 'terkedilmiş adam, aşık, baba' rolünü oynadığın geliyor ve rahatlıyorum. sonuçta kim bebeğini de alıp şehir dışına kaçan bir sevgiliden bahsetmek ister ki?

sorun değil yuta, gerçekten. belki başkaları için zor olabilir ancak yas tutan bir adamla baş etmek benim için zor değil. nasılsa başından beri istediğim buydu; sınırsız erişim, sana. kalbinin anahtarları elimde, yapmam gereken tek şey bekleyip yaralarının kabuk tutuşunu izlemek.

şimdi yaptığım da tam olarak bu, arka bahçenin yemyeşil çimenlerine uzanmış dışımdan kitap okuyorum. gözlerin kapalı ama beni dinliyorsun, dinlediğini biliyorum. tek elim saçlarının alev alev yanan kızıl tutamlarını okşuyor. satır başına geldiğim zaman okumaktan sıkılıyor, sesini duymayı özlediğimi fark ederek suçu sana yıkmaya karar veriyorum.

'sıkılmadın değil mi?'

gözlerin yavaşça açılıyor, 'huh, elbette hayır.'

'en son okuduğum cümle neydi?'

tanrım lütfen bileme ve çimlere uzanıp birbirimizle ilgilenmeye başlayalım.

'-kör, evet, ben buyum. gözlerimi hiç açmadım. insanların yüreğine bakmak aklıma bile gelmedi-'

yüzde yüz doğru, kahretsin.

'bu kadar yeterli, yanlış bildin bu yüzden okumaya son veriyoruz. "gözlerimi hiç açmadım" değil de "açamadım" olacaktı.'

tatlı kıkırtıların bugün duyduğum en güzel şey, 'ciddi misin?'

başımı sallıyorum.
'seni özledim.'

bu kez senin elin saçım oradan da boynuma iniyor. bir kediyi sever gibi sakince çenemi okşamaya başladığında mırıldanıyorum.
'yuta...'

'hm?'

'buradan taşınalım.'

çenemi okşayan elin aniden duraksıyor, belli ki bunu beklemiyordun. oysa benim uzun zamandır aklımdaydı. öncelikle burası cinayet mahali, ikincisi ben seninle yeni bir hayat kurabileceğimiz harika, daha güzel yerler bulabileceğimize inanıyorum ve son olarak da burası siktiğimin cinayet mahali!
her an başıma bir bela açılabilir, her an o gün garip davrandığıma fark eden birileri beni polise şikayet ermeye karar verebilir. herşey olabilir. gidip kimsenin bizi tanımadığı bir yerde hayatımıza sıfırdan başlamayı denemeliyiz.
sence de öyle değil mi?

yüzünün haline bakılırsa değil.

şaşkın bakışlarının ardından aynı hisleri barındıran ses tonun duyuluyor,
'ne?'

'beni duydun, gidelim buradan. yepyeni bir yerde temiz bir sayfa açalım. ben dükkanımı taşırım sen de tayin istersin. ikimizin de hoşuna gidecek bir ev tutarız belki ilişkimizin geleceği hakkında daha ciddi düşünmeye başlarız hatta-'

aniden dizimden kalkıyorsun, 'hey hey, taeyong, taeyong bir saniye durup sakince düşünür müsün? bunu yapamam, ben buradan taşınamam.'

bu da ne demek şimdi?

gözünü fırından ayırma - yutaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin