Selam! Nasılsınız?
◇
3. Bölüm: Cesaretin Kanatları
Son günlerde yetişemediğim olaylar örgüsüne yenileri eklenirken, ben hayatımı seyirci olarak izliyordum.
Sahne benimdi.
Başrol bendim.
Senarist ben olmalıydım, ama hiç biri olmuyordu. Ben sadece izliyordum.
Mesela şuan, 2 gündür tanıdığım bir katilin omzunda merdivenleri iniyordum.
Siren seslerini duyunca içime ekilen umut tohumu, yeşermeden avuçlarımdan alındı.
Ağzımı açıp avaz avaz bağırmak istiyordum ama Berkan'ın ağzıma yapıştırdığı kalın bant buna engel oluyordu.
Faruk bir elinde siyah valiz, bir elinde koli bandıyla bana öfkeyle bakmıştı. Sonra bandı ayak ucuma fırlatmış ve Berkan'a bakarak."Bu ihtimali düşünerek bu evi bulmuştum. Evin iki giriş-çıkışı var. Polis arka kısımı bilemez çünkü arka taraf full bahçe ve merdivenler bahçeye çıkıyor. Bahçe duvarından atlayacağız. Gitmeliyiz. Hemen." Dedi nefes almadan.
Çok sinirli görünüyordu Faruk ama sinirinin yanında başka bi duygu daha vardı. Korku gibi. Gibisi fazla.
Berkan ise tek kelime etmeden yerdeki bantı alıp, ağzımı bantladı. Karşı koymaya çalıştım ama hissizleşmiş gibiydi. Bakışları donuktu. Tıpkı... Cinayet günündeki gibi. Herşeyi boşvermiş bir kızı bile korkutacak kadar kötü bir adamdı. Gamzelerin güzelliğini hak etmeyecek kadar kötü.
Benim sessiz çırpınışlarımı umursamasan beni omzuna atmış ve merdivenlere yönelmişti.
Hemen arkamızda elinde siyah büyük bir valizle Faruk iniyordu merdivenden. Tüm gücümle Berkan'ın sırtını yumruklamaya başladım.
Tepiniyordum ama bi işe yaramıyordu. Adam gık demiyordu yahu! Bağırmaya çalışmaya, çalışmaktan yüzümün domatese döndüğüne yemin edebilirdim.
Merdivenler bitince bahçeye çıktık. Berkan beni omuzundan indirdi ve gözlerime baktı. İki elini omuzlarıma koydu. "Ağzını açacağım, eğer sesini çıkarırsan..." Deyip duraksadı. Gözlerini sıkıca yumdu ve tekrar açtı. Gözlerinin rengi koyulaşmıştı. Bakışlarındaki soğukluk içime kar yağdırdı. "Bu duvardan atlar beni bekleyen arabaya binerim. Faruk sana acır mı yoksa öldürür mü sen düşün." Bu sözleri sarf ederken, öyle soğuk kanlılıkla bakmıştı ki bana. O an katil olduğu gerçeğini daha iyi idrak etmiştim.
Berkan'ı ittim ve ağzımdaki bandı çıkartıp, yere attım. İkisini de geride bırakıp, duvara yöneldim. Duvardaki oyuntulara ayağımı basarak çıkmaya başladım. Duvar çok uzundu. Eski olduğu için bastığım yerlerden küçük taşlar dökülüyordu. Tüm gücümle kendimi tepeye çektim ve bacağımı duvarın diğer tarafına attım.
Ben çıkarken Faruk çoktan duvarın diğer kısmından çıkmış ve yere atlamıştı. Berkan ise benim atlamamı bekliyordu. Eşeğini sağlam kazığa bağlıyor demek daha makûl olurdu.
Faruk, "Hadi atla artık." Diye bağırdı kısık sesle. Duvarın üstüne oturmuş, ayaklarımı sallıyordum. Yerdeki Faruk'a üsten bi bakış attım. "Çok yüksek." Diye tersledim. Geriye baktığımda Berkan'ın duvara tırmandığını gördüm. "Merak etme öldürmez bu yükseklik." Diye sinirle soludu Faruk. "Kapa çeneni Faruk." Benim sesime Berkan'ın sesi karıştı. Aynı anda bağırmıştık. Başka zaman ve vaziyette olsak bu durum hoşuma gidebilirdi ama değildik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE ZEHİR (DÜZENLENİYOR)
AcciónKitap düzenlenme sürecinde, yeni bölümler düzenleme bitince gelmeye başlayacak ay parçalarım ♡ *Tüm hakları şahsıma aittir. Çalınması, uyarlanması ve kopyalanması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.*