Reyyan yolda ilerlerlerken şoför koltuğuna başını çevirdi. Miran kaşları çatık bir şekilde Azat'ın arabasını takip ediyordu. Gönül duyduklarına inanamamış ve bayılmıştı şimdi hastaneye gidiyorlardı.
"Miran" diye seslendi Reyyan ama Miran cevap vermiyordu sadece yola odaklanmıştı. Reyyan bir ara direksiyonu kırıp kendine getirmek istese de arkada bir şeyden habersiz yavrusuna kıyamadı. O sırada Derman ağlamaya başladı ve Miran kendine gelmiş gibiydi aynadan oğluna baktıktan sonra tekrar uykuya daldığını gördü fakat yola devam edemeyeceğini anladı ve Azat'ı takip etmeyi bırakarak aniden durdu.
Azize ölmüştü. Her şeyin suçlusu cezasının çeyreğini bile çekemeden ölmüştü. Buna mı üzülüyordu? Hayır. Ne kadar saklamak istese de ne kadar karşılığını göremese de çocukluktan kalma sevgisini beslediği kadının ölümüne üzülüyordu. Ama annesine, Reyyan'a, herkese yaptıkları aklına gelince de üzülmemesi gerektiği için kendine kızıyordu.
Reyyan elini Miran'ın çenesine koydu ve başını kendine doğru çevirdi. "Miran, Miran'ım ağla" kocasının yanağını okşarken "Biliyorum ağlamak istiyorsun. İnan sana darılmam ağla hadi" dedi. Miran kemerini söktü ve ona sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Annesine,Reyyan'a,babasına, kendisine, giden çocukluğuna, Azizeye ağladı Miran.
(Hastane)
Miranlar geç de olsa gelmişlerdi. Gönül sakinleştirici sayesinde iyiydi. Bir üst odasında da haberi alınca kalbi sıkışan Nasuh yatıyordu. Azize de aynı hastaneye getirilmiş ve herkes morgun önüne toplanmıştı. Zehra sessizce birbirine bakanların arasında sesini çıkarttı "Yaptığı bu dünyada kaldı. Hazar bey, Miran, Fırat göçtü gitti artık layıkıyla mezarına girsin. Sahipsiz kalmasın." dedi.
Hazar ve Miran birbirlerine baktıktan sonra içeri girdiler. Görevliler işlerini hallettikten sonra çıktılar. Azize'ye baktıklarında çökmüş olduğunu gördüler. Miran yüzüne dokunup "Çok zayıflamış" dedi. "Koskoca Azize Aslanbey değil gibi di mi" dedi Hazar sesi titreyerek. "Sanki onca şeyi yapmamış gibi" diye ekledi Miran. Hazar yere çöktü "Ne olurdu onca şeyi yapmasaydın, ne olurdu babama sorsaydın, ne olurdu sana rahatça ana diyebilseydin" dedi ve ağlayarak titrek elleriyle Azize'nin saçlarını okşadı.
2 gün sonra cenaze günü (Dilşah'ın evi)
Şükran "Kızım gitme yapma yavrum" dese de Dilşah onu dinlemedi ve üstünü giyip annesine döndü "Öldüğünü görmeden inanmam anne. Bırak öldüğünü, mezara girdiğini göreyim de rahatlayayım." dedi ve kapıyı açarak çıktı.
(ReyMir Konağı)
Herkes cenaze için gitmişken Reyyan oğluyla konakta kalmıştı. Miran'a destek olabildiği kadar olmuştu ama Azize'nin cenazesine gidecek gücü de kendinde bulamıyordu. Ama içi içini yiyordu. Öldüğüne inanamıyordu ne yalan söylesin onu toprağın kabul edeceğini bile sanmıyordu. O kadar kişinin ahıyla nasıl can verebildiğini düşünerek kendini yiyip bitiriyordu. Kahveyle içeri giren Melike onun başını sıvazladığını gördü tepsiyi masaya bırakarak yanına oturdu "Reyyan iyi misin?" diye sordu. Reyyan başını kaldırdı "Değilim" diye cevap verdi daha sonra elini kalbine götürdü "İçimde bir sıkıntı var beni yiyip bitiren bir sıkıntı." Dedi.
"İnanmak zor geliyor değil mi" diye sordu Melike. Reyyan başını salladı "İnsan azrailinin ölmesini kolay kabul edemiyor." Dedi. "Git o zaman" dedi Melike pat diye. Reyyan sadece "Ne " diyebildi.
"Git gör Reyyan. Mezara girdiğini, öldüğünü, artık sana ve kimseye zarar veremeyeceğini gör.Senin içini sıkan bu. Onun ölebileceğine, bütün kötülüklerin son bulacağına inanmaman. Git gör ki bundan sonraki hayatına devam edebil." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus
FanfictionBundan aylar önce yapmaya çalışmıştım fakat bir sorundan dolayı silmek zorunda kalmıştım. Umarım kötü bitirdiğimiz ReyMir hikayesini bu hayallerle güzel bir şekilde hayallerimizde yaşatabiliriz. Not: Burada Aslan ölmüş olarak gösterilecektir yani di...