Karşımda odakları tamamen bana dönük olan yüzlerin ifadeleri aynı anda değişirken hiçbiri tahmin ettiğim kadar şaşırmamıştı. Ortaya bomba atar gibi kurduğum cümle sonrasında daha değişken yüz ifadeleri beklerken karşılaştığım bunun yarısı bile değildi. Safir bana onaylamaz şekilde bakıyordu ama ona kendi yolumu çizmem gerektiğini bu şekilde göstermiş olmuştum. Beni hafife almaması gerektiğini öğrenmesi gerekiyordu.
Ben bir deney faresi olmayacaktım bunu er ya da geç anlaması gerekiyordu.
Yüz ifadelerindeki değişimin az olmasının sebebini buraya beklenmedik bir anda giren birinin gelişinin arkasında bir şeyler olduğunu tahmin ediyor olmalarına yoruyordum. Bu insanlar ajan olarak yetiştirilmişlerdi dolayısıyla bir şeyleri sezmeleri normaldi.
"Bir şey var demiştim." dedi Balamir koltuğun koluna iyice yerleşirken. Ona baktım, o da bana baktı. Bu bakışmanın sebebi neydi, ne anlayamaya çalışmıştık bilmiyordum.
Çağan bana döndüğü için arkasında kalan Safir'e bakıp sessiz bir onay istedi. Safir belayı çektiğimi iyice belli eden bakışlarıyla gözlerini ağır ağır yumup göğsünü şişirdi. Bu bir onaydı.
Çağan kaşları hafifçe havalanmış bir şekilde bana döndü. Yüzünde yeni ihtimallerin karanlığı filizlenmişti. Bir şeyler düşünüyordu.
Kızlardan ses çıkmamıştı, Işıl kısa bir süreliğine beni odağına alsa da tekrar kendi haline dönmüştü. Ondaki bu umursamazlığı zihnimin en karanlık köşesine yazdıktan sonra Gözde'ye baktım. Gözleri hala bende olsa bakışları şüphelendiren türden değildi. Buse ise karamel saçlarını geriye atıp eliyle yüzünü yelpazeledi. Bakışları birden öfkeyle bütünleşmişti.
"Burada çok dramaya şahit oldum ama ilk kez bir suikastçi arayacağız, karşımızda da onu gören tek kişi var. Mantığını kavramaya çalışıyorum, bu kızın beynine girmemiz ne işe yarayacak? Onun gördüğünden fazlasını nasıl göreceksiniz?"
Narin ses tonuna rağmen sözleri keskindi. Başta Safir'i hedef almıştı. Gözleri herkesin üzerinde dolaştı. Safir sesli bir nefes verdi. "Durumu karışıklaştırmaktan başka bir şey yaptığınız yok. Aslında durum oldukça basit. Enna o gece karşılaştığı adamı hiç görmedi ama bizim her gün karşılaştığımız biri olabilir. Hafıza tespit etmek için tek yol değil. Gözden kaçmış olabilecek şeyleri kontrol edeceğiz. Ayrıca cihaz sizin sandığınızdan çok daha kapsamlı işleyecek."
Buse'nin savunduğu şey doğruydu ama Safir bilinmezliğin is kokusunu cümlelerinde barındırarak konuşuyordu. Kendinden emindi, bu cihazın gerçekten işe yarayacağını düşünüyordu.
Saygı konuşmak için dudaklarını araladığı sırada bedenim bir başka öngörü ile karmaşıklığın ortasına sürüklendi. Birden kulaklarıma gelen çınlama eşliğinde beynimin tam ortasına saplanan ağrıyla yüzümü buruşturdum. Burada olmamalıydı! İlgi istemiyordum, intikam istiyordum. Gözler üzerimde olursa tehlikedeyim demekti.
Bu seferki farklıydı, görüş alanım parazitler tarafından kısıtlansa da bana yine ilk seferde olduğu gibi görüntü gözükmemişti. Ses duyuyordum, yakarış içeren bir çığlık bütün zihnime dolduğunda etrafımda bir hareketlilik hissettim, etrafıma toplanmışlardı.
"Enna. Sen iyi misin?"
Boğuk gelen sesleri çınlamanın etkisiyle boşluğa karışıyordu. Karanlık zihnime tekrar çökmüştü. Duyduğum polis sirenleri ve yakarışlar, yağmurun yere düşme sesiyle taçlandı. Parazitler son darbesini vurup yavaşça geri çekildiklerinde burnumun sızladığını hissettim. Kanamamalıydı, bu halimi basitçe açıklardım ama kanamayı açıklamam kolay olmazdı. Gerçi şüphelenmeleri olanaksızdı, çünkü içinde bulunduğum şey tamamen fantastik bir eylemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUDİZGİN
FantasíaSolucan deliklerinin korkunç çekiminin esiri olduğu korkunç yıllar yaralarının üstüne siyah çizgiler çeken bir suikastle son bulmuştu. Canını almışlardı elinden, nasıl döndürecekti her şeyi kendi leyhine yeniden? Bilinmeyen, gölgelerin ardında kalan...