3. KONTROL

37 5 3
                                    

Hava akımı, üstümde hissetmiştim. Kulaklarım basıncı dengelemekte yetersiz kalmış, duyuşum boğuklaşmıştı. Üşüyordum, ellerimin ve ayaklarımın buz kestiğini hissediyordum. Bir bilinmezliğin içindeydim, etrafıma bir koza örülmüştü. O kozayı yırtıp çıktığımda neye dönüşecektim?

Kitap kapandı, çıkan tok ses boşlukta yankılandı. Bir kader ağı parçalandı, parçaları diğer ağa yapıştı. Bir çakmak yakıldı, kıvılcımları göğse düşen yıldırımdı.

Bir kelebek kadar özgür olmayacaktım. Artık hırsımın esiri olacaktım.

"Uyanıyor! Nasıl uyanır?! Dozu arttır!"

Bedenimde eller hissediyordum, kan kokusunu alabiliyordum. Çok acıyordu fakat tepki verememekle lanetlenmiştim. Yabancıların dokunuşları bedenimin lanetinin kara lekesini başka yerlere de bulaştırıyordu. Lanet hislerime de ulaşsaydı keşke, hissetmeseydim acıyı. Ölüyor muydum? Bu hissettiğim acı neydi? Damarlarım mı çatlıyordu? Tüm kemiklerim aynı anda parçalara mı ayrılıyordu?

Canım o kadar çok yanıyordu ki haykırmak istedim, gözlerimi açamıyordum. Karnım ve omzumdan yayılan ve hücrelerimi uyuşturucak derecede olan acı bana bir azap yaşatıyordu. Düşünemiyordum, bu durumda mantıklı düşünemezdim. Hissizleşmeyi diledim, dileğim hızlı bir şekilde kabul edilmişti. Acılar beni terk etti, ruhum tüm gücüyle sarıldığı azaptan arındı ve sessizliğe gömüldüm.

***

Kulaklarımda yankılanan bir haykırış gözlerimi hızlıca açmama sebep olduğunda karnım kasılırken hissettiğim acıyla inledim.

Hastane odası.

Aydınlık delinmez gibiydi, etrafımdaki küçük insan ordusu uyanmamla birlikte ciddi yüz ifadesi takınmıştı. Karşımdaki yabancı yüzlere yabani bakışlar attım. Hepsi bakışlarını üstüme dikmişti. Karşımda tam olarak 6 adet doktor vardı, her şey o kadar beyazdı ki kusmak istedim.

"Nasıl hissediyorsunuz?"

20'li yaşlarının sonunda gibi gözüken erkek doktor bana sorusunu yönelttiğinde kısa süreliğine kendi içime dönmek zorunda kaldım. En son yaşadıklarım zihnimde hızlı bir şekilde aktı. Şeytanın nefesi ciğerlerime dolduğunda bakışlarım donuklaştı, göz kapaklarım titredi. Sadece elim uyuşuyordu, öldürme arzusuyla. Kendimi bir anda bambaşka bir yerde bulmam arzumla birlikte kuşkuları da getirmişti.

Hislerim doludizgindi. Önünü alamamaktan korkuyordum. Nerede olduğumu bilmiyordum, bu insanları tanımıyordum. Tek bildiğim amacımdan ve kim olduğumdan haberlerinin olmaması gerektiğiydi. Babamın çok düşmanı vardı, emellerimi gerçekleştirmeden ölmek istemiyordum.

"İyiyim." dedim hissizce. Bazen sorulara maruz kalmamak için yalan söylemenin sakıncası yoktu. Bundan sonrasında yalanlarla inşaa ettiğim korkuluksuz bir köprüden gözü kapalı geçecektim. Acımı gömecektim, hemen bir yalan uydurmam gerekiyordu. Kafası karışmış biri gibi görünmem gerekiyordu.

"Bir dakika...ben neredeyim şu an? En son..."

"Vuruldunuz, omzunuz ve karnınızdan. Bu nasıl oldu?"

Oltama gelen bu kez orta yaşlı bir kadın doktor olmuştu. Ona döndüm, bir şeyleri yeni hatırlıyormuş gibi şaşkındım. Dudaklarım yavaşça aralandı. "Siz kimsiniz? Size neden anlatayım? Neredeyiz biz?"

Genç erkek doktorlardan biri birazcık öne çıkıp diğerlerine kısa bir bakış attı. Bu bir anlaşma bakışıydı. "Burası Pıhtı, devlete bağlı bir yer altı karargâhındasın. Ordu görünür tehditlerden korur, Pıhtı ise yer altı tehditlerinden korur. Kısaca güvendesin."

DOLUDİZGİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin