7. Bölüm

264 15 3
                                    

"Karanlık en güzel aydınlıktır."

Şarkı: Ellie goulding- Love me like you do.

-

Kolumda hissettiğim sertlikle gözlerimi açtım. Her yer buharlaşmıştı. Etrafı görmekte zorlanırken annemin ve babamın bağrıştıklarını duyuyordum. Kalbimin hızını her hücremde hissederken kapının açılmasıyla kafamı dikleştirdim.

Annem elindeki peçeteyi gözlerinin altına dokundurarak yanıma geldi. Nerdeyse ilk defa ağladığını görüyordum. Bana karşı hissizdi. Söylediklerinde hiç bir şeyi anlayamaz ve hissedemezdiniz. Gözlerindeki yaşı sildikten sonra yüzüklü parmaklarını titrek bir şekilde yüzüme dokundurdu.

"Mia. Özür dilerim kızım. Seni bunca yıldır bensiz bıraktığım için kendimden nefret ediyorum. Biliyorum belki beni affetmek dahi istemiyorsun ama ben senin annenim ve sen beni istesende istemesende hep yanında olacağıma söz veriyorum."

Söylediklerinin hiç bir duygu hissettirmediği bir halde olduğum için göz devirme isteğimi kenara bıraktım. Yalan söylüyordu. Kolumdaki serum canımı acıtırken anneme bakmamaya özen gösteriyordum. Kapının çalınmasıyla biraz da olsa rahatladım. Annem benimle uzun süreden sonra konuşsa da onu dinlemek istemiyordum. Kandırıyordu...

"Doktor bey birazdan gelicek. İsterseniz hastayı daha fazla yormayalım."

Kumral saçlı hemşire elindeki dosyalarla yatağa yaklaşırken annem elimi öpüp beyaz renkli kapıdan çıktı. Kapıyı kapatmasıyla derin bir nefes aldım. İçimde bir yerlerde boşluk vardı. Neye veya kime ait olduğunu bilmediğim bir boşluk. Başımdaki ağrıyla gözlerimi sıkıca kapattım. Hasta olmaktanda nefret ediyordum.

"Yarın taburcu olabilirsiniz. Sadece bi kaç küçük tahlil var."

Hemşireye sıcak bir gülümseme yolladıktan sonra sağ taraftaki cama gözlerimi çevirdim. Akşam oluyordu. Ankara'nın her yerini rahatlıkla görebildiğim için şanslıydım. Eskişehir'de doğmuştum ama babamın çok önemli işleri yüzünden Ankara'ya taşınmıştık. Hemşirenin kendi kendine konuştuğunu düşünüp beyaz çarşaflı yatağımın ucuna baktım. Orta yaşlarda beyaz saçlı bir doktor ile konuşuyordu.

"Tetkikleri hallettik ailesinden birini çağırabilirsiniz. Ama önce Aras Aydınyer diye bir genç sizinle konuşmak istiyormuş. Tanıyor musun kızım?" Hemşireye bakarak başladığı cümlesini bana bakarak sonlandırdı.
Aras'ı suçlamamalıydım. Onu suçlamak aptallık olurdu. Kafamı evet anlamında salladıktan sonra doktorun kapıya gidip el işaretleriyle Aras'ı çağırmasını izledim. Hemşire ve doktor çıktıkdan sonra kapının önünde durmaktan vazgeçip yanımdaki koltuğa yayıldı. Ona bakmamak için özel çaba sarfediyordum.

"Mia, hayatına nasıl girdiğimi daha doğrusu neden girdiğimi sana anlatmak isterdim ama gerçekten fazla karmaşık. Evet ilk başlarda sana fazla yavşakca davrandım. Ama anlamalıydım. Öyle bi kız değilsin. Beni hayatında istemediğini biliyorum." Soğuk gözlerini vücudum da gezdirdikten sonra sıkıcı ama merak ettiğim konuşmasına devam etti. "Hayatına kolaylıkla girdiysem, kolaylıkla da çıkabilirim. Zor olmaz."

Doğru söylüyordu. Benim için hiç bir şey ifade etmiyordu. Ama nedensizce kalmasını istiyordum. Beni sinir ediyordu. Hayatıma neden öylece girdiğini öğrenmek istiyordum. Bu sefer ben onun vücudunu süzdüm. Bu kadar zayıf olması kıskanmam için güzel bir sebepti. Bacaklarının inceliği ayrı bir havaydı zaten..

"Aras.. Ne yapmaya çalıştığını anlamak için çaba sarfediyorum. Ama çıkmaza giriyorum. Daha üç gün önce yanımda huzur bulduğunu söylemiştin. Şimdi de gitmek zor olmaz diyorsun."

Uzak BiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin