Karanlığı Hissetmeyen, Aydınlığı Bulamaz 6. Bölüm
Kaçmak... kimine göre zayıflık kime göre kolayı seçmektir ama bilmiyorlar ki kişi kaçarken neleri göze aldı, neleri feda etti ya da o raddeye gelene kadar neler yaşadı. Kim bilebilirdi bunu yaşayandan başka? Kimse. Kolay bir karar değildir kaçmak, günlerce, haftalarca hatta aylarca düşüncelerinizi tartar, bir umut bir çözüm yolu bulmaya çalışırsınız ama en sonunda en çaresiz anınızda kaçarsınız. Belki yanındakileri korumak için belki de kendini yaşanacaklardan korumak için kaçarsın. Sebebi ne olursa olsun kaçan kişi hiçte kolay bir yolu seçmemiştir. Tabi bu benim düşüncem şahsen ben yıllardır herkesten kaçıyordum. Ama son zamanlarda özellikle Ilgaz'ın desteğini aldıktan sonra şunu fark ettim ben yanımdakileri kendimden korumak için kaçıyordum. Çevreme tehlike yayan bendim çünkü onların canını yakan, savaşmak zorunda bırakan kişi bendim. Ve inanın bu durum bir insanın kaldırabileceği bir yük değil en azından benim için değil artık. Annemden sonra bu hayatta kimseye güvenmedim daha doğrusu güvenemedim. Sevil teyzeye tam güvenecekken o da beni yüzüstü bırakmıştı. Zaten ondan sonra da kimseye bir daha güvenmedim. Yıllar sonra ilk defa birine güvendim o kişi tabii ki de Ilgaz'dan başkası değil zaten biliyorsunuz. Ve galiba beni tek yüzüstü bırakmayan kişi de o oldu. Annem bile gitmişti baksanıza ama o, o beni bırakmadı. Tam artık her şeyin sonuna geldiğimi düşünürken güneşi kendi kendime yok ederken kıvılcımı çakmıştı Ilgaz.
Aydınlık için ilk önce karanlığı hissetmeliydi insan yoksa nereden bilecek aydınlığın kıymetini değil mi ama? Ben aydınlığa hasrettim yıllardır aslında hiçbir zaman net bir şekilde çıkamamıştım aydınlığa ama az da olsa biliyordum o hissi ve kavuşmak istiyordum artık. Ne demiş Victor Hugo " En karanlık gece bile sona erer ve güneş bir kez daha doğar" bitecekti bu karanlık benim için artık aydınlık, güneş vaktiydi. Kaçmayacaktım artık benimle kalmak isteyenlerle beraber savaşacaktım. Bunca yıl her şeye tek başıma göğüs gerdim de ne oldu yine başımda bela yine başımda uykusuz geceler. Madem öyle artık strateji değişikliğine gidecektim. Beni yok etmeye çalışanı tek başıma değil yanımdakilerle alt edecektim.
Sabaha dehşet bir baş ağrısıyla uyanmıştım yanımda da Ilgaz bir eli sirke kokan bir bezle birlikte alnımdaydı. Birkaç dakika ona bakmıştım yorgun gözüküyordu, göz altları morarmış, yüzü bembeyazdı. Neler yaşatmıştım şu son birkaç haftada ona. Söylemiştim ama aydınlık için daha çok erkendi benim için. Ama o kabul etmişti, beni her halimle kabul etmişti. Kaçmak istemiştim kendimden onu korumak için ama o benden korunmak değil benimle savaşmak istemişti. Ben de artık kaçmayacaktım.
Ilgaz'a bakarken öyle düşünceler dalmışım ki uyandığını bile fark etmemiştim. Bana bakıyordu güzel gözleriyle. Göze göze bakışıyormuşuz meğer ama o kadar kaptırmışım ki kendimi birkaç dakika sonra idrak edebildim bakıştığımızı. Bana " iyi misin?" diye sorduğunda ne demek istediğini anlamamıştım. Bende eve girdikten sonra kapıdaki ağlamamdan sonrası yoktu ki. Ilgaz da bunu anlamış gibi beni şoka sokan iki günü anlattı. Meğer ben iki gündür uyuyormuşum ateşler içinde. Ilgaz en sonunda beni hastaneye bile götürmüş. Dün gece yarısı gibi ateşim düşünce beni eve getirmiş tekrardan. Bunları duyunca gerçekten bir şok geçirmiştim. Her zamanki gibi başına gene bir sürü iş açmıştım ama o halinden gayet memnun olduğunu gösteren bir gülümseme ile bana bakıyordu. Çok şükür ki o geceki gibi bakmıyordu bana. Öfkeli değildi artık bana çok şükür ki. Birkaç dakika sonra bana "O kadar korktum ki gideceksin, beni bırakacaksın diye Güneş anlatamam." Neden ki Ilgaz eminim ben yokken daha rahat bir hayat sürüyordun neden beni bu kadar benimsedin deyince yüzüme sahte bir kızgınlıkla bakıp. O ne demek öyle ya! Diye bir çıkışta bulundu. "Sen belki kendini karanlık olarak görebilirsin ama emin ol benim hayatıma adın gibi Güneş gibi doğdun. Kardeşim öldüğünden beri ilaç içmeden bir Allah'ın gecesi gözüme uyku girmezdi şimdi sana sarılınca bütün dertlerimi, korkularımı unutuyorum. Senin sayende ilaçlarımın hepsini çöpe attım aklımda kurduğum senaryoları dağıttım. Bunların hapsinin baş karakteri senin Güneş. Sana yalvarıyorum kendini bu kadar hafife alma lütfen." Dedikleri içimi sıcacık yapmış, yüzümde bir gülümseme oluşturmuştu. "Teşekkür ederim Ilgaz her şey için. Kim olduğumu bana tekrar hatırlattığın, yaralarımı sardığın, yüzümü güldürdüğün, kabussuz gecelerimi geri getirdiğin için binlerce kez teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Yok Olurken
RomanceHataların kadar büyürsün demişti annem bana ölmeden bir kaç saniye önce. Tabii ben bu sözün ağırlığını da anlamını da daha çok küçükken ama en güvendiğimden aldığım darbe ile öğrendim. Abimden öğrendim ben bu sözün gerçekliğini. Annemin ölmesi baba...