Geniş, lacivert ve lüks arabanın arka koltuğunda hayretle aynadan ona bakarken ne diyeceğimi şaşırmıştım. Jisung'un gitmemem için yalvardığı kişi Chan mıydı?"Komik değildi."
Arabayı çalıştırdı, tahminimce mektuptaki adrese gidiyordu.
"Komik olmayan nedir?"
"Senin şakan."
"Ne şakası? Şaka yapar gibi bir halim mi var sence Minho?"
"Rolünü güzelce devam ettiriyorsun, tebrik ederim. Bir de ciddi ciddi mektubu yazanın kim oldugunu soruyordun!"
"Ben yazdım mı deseydim, diğerlerinin bilmemesi gerek sabret sadece. Bugün için bir planın yoktu değil mi?"
Cidden kafam karışmıştı. Ama sinirliydim de, neden diğerleri onunla terasa gittiğimi bilmesin ki?
"Var. Jisung akşam eve bekliyor, birkaç el oyun sözü var. Her ne olacaksa hızlıca hallet, eve gitmek istiyorum Chan Hyung."
"Hyung deme artık..."
Dikiz aynasından ona 'ne demeye çalışıyorsun sen?' bakışları atıyordum, o ise sadece gergince duruyordu.
"Az önce doğru mu duydum yoksa sana Hyung dememi istemiyor musun? İki senedir zorla dedirtiyordun bana kafayı mı yedin sen?!"
Cevap vermeyip yola devam etti, büyük bir binanın önüne park etti. Tek kelime etmeden arabadan indik ve terasa çıktık.
Her yer karanlıktı."Işıklar nerede?"
"Sabret, açacağım. Ama önce söylemem gereken birkaç şey var..."
Bana iyice yaklaşmıştı, hiçbir şey göremiyordum fakat yakınlığını hissedebiliyordum.
"Minho... Tam bir yıldır, tam olarak bir yıldır..."
"Bir yıldır?"
Derin bir nefes aldı, elleri boynuma çıkmıştı. Yo, yo yo. Hayır, hayır yapma...
Kaskatı kesilmiştim. O bir yılın acısını nazikçe dudaklarımdan çıkartırken ben nefes bile almıyordum, alamıyordum. Yavaşça beni bıraktı."Tam bir yıldır seviyorum seni... Her geçen gün sen bana 'hyung' dedikçe, beni kardeşin gibi gördükçe daha da derine batıyordum. Dayanamıyorum artık Minho dayanamıyorum. Dedin ya kafayı mı yedin diye, evet yedim. Hem de çok fena delirdim. Sana sahip olamamak delirtiyor beni!"
Sinir bozukluğundan hafifçe gülmüştüm, ben Jisung için yanarken o benim için mi yanmıştı?
"Sadece... Sadece bir şans ver. Senin için her şeyi göze alırım, yeter ki beni bir kere de olsa kabul et. Yalvarırım."
Kafamı sağa sola sallamıştım, hiçbir şey mantıklı gelmiyordu.
"Neden herkes bana yalvarıp duruyor?!"
Başımı tuttuğum ellerimi başımdan çekti, ellerine hapsetti ve yeniden karanlıkta dibime girdi.
"Benim yalvaracağım tek bir kişi var..."
Bu defa dudaklarımın üzerindeyken, o da kıpırdamıyordu. Kıpırdarsam şans vermiş olacaktım. Peki ya Jisung? Unutabilecek miydim ki onu? Chris'e bir şans vermişken onu sevmeye devam edersem affedemezdim kendimi. Çocuklar ne diyecekti?
"Kimin ne diyeceğini umursama. Sadece biz varız."
Aklımı okumuş gibi benden ayrılmadan konuşmuştu, şimdiyse yavaş yavaş hareket ediyordu. Ben de... Sanırım bir şans verebilirdim, benden uzaklaşmaya ihtiyacı olan birisini sevmeye devam edemezdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALL THE THINGS HE SAID -minsung- ATTHS
FanfictionMutfağa ilgisi olan Jisung Mimarlık okuyan Minho'ya deliler gibi aşıktır, Minho da ona. Birbirlerini abi kardeş olarak gördüklerini sanan ikili karşı tarafın hislerinden habersizdir. Bu koşuşturmacadan sıkılan Minho sadece mutluluğu bulmak amacıyla...