3."Chan Hyung...?!"

60 11 25
                                    

*Minho'dan...*

Sigaramı bitirmeme rağmen içeriye girmek istemedim. Yaslandığım soğuk duvardan kalkıp balkonun demirliklerine kollarımı koydum ve yolu izlemeye başladım. Dün akşamdan beri bardaktan boşalırcasına yağan ve hiç durmayan kar sayesinde her yer bembeyazdı. Ağaçların ve çatıların üstü, yollar, arabalar... Her şeyin karla kaplı olması bana kar kürelerini anımsattı.
İçinde sevgiyle birbirine sarılan bir çift eksikti sadece.

Üzeri tamamen karla kaplanmış ağaca bakan nemli gözlerimi duyduğum hıçkırık ve ağlama sesleriyle ağaçtan ayırıp sesin geldiği yöne çevirdim. Kimseyi göremiyordum, tek bildiğim sesin çok yakından geldiğiydi. Balkonda gezindim, ben sola gittikçe ses uzaklaşıyordu. Belki bir ihtimal...

"Jisung...?"

Balkonun sağ köşesine iyice sinmiştim. Eğer o kişi Jisung'sa, (ki öyle görünüyor) seslendiğimi duymamıştı. Jisung'la odalarımız yan yanaydı fakat onun balkonu daha içe doğru yapıldığından aramıza minik bir duvar giriyordu. Dayanamayıp balkondan çıktım ve hemen odamın yanında bulunan Jisung'un odasının kapısını yavaşça tıklattım. Yine duymadı. Bu defa kapıya sertçe vuruyordum. Sevdiklerimin üzülmesinden nefret eden biri olarak sinirlenmeye başlamıştım. Neden ağlıyordu ki şimdi?!

"Jisung!! Gelip kapıyı açmazsan içeriye dalacağım!"

Bir süre bekleyip yine kapıya vurmaya başladım.

"Git...!"

Evet, kesinlikle hıçkıra hıçkıra ağlayan kişi oydu. Titrek ve kısılmış sesinden anlamıştım, ah kesin bunca zamandır benim gibi balkondaydı! Jisung soğuğa karşı zayıf birisi, bu yüzden sesi kısılmış olmalı...

"Gitmeyeceğimi ikimiz de biliyoruz!"

Kapıya tekrar vurmak için hazırlanan elimi Felix'in sakin ses tonuyla durdurdum. Yanında Jeongin de vardı.

"Bekle, bir de ben deneyeyim."

Başımla onaylayıp yavaşça geriye çekildim. Bu defa Jeongin'le bakışıyorduk. Hafifçe gülümseyip koluma yavaşça vurmuştu. Güldüğü zaman iyice kısılan gözlerinin tatlılığına sırıttım.

"Merak etme dostum, iyi olacak."

Fısıldayarak verdiği morali yine başımla onayladığım sırada Felix Jisung'un kapısını tıklatmıştı.

"Jisungie, benim. Lütfen kapıyı aç. Senin için endişeleniyoru-"

Felix'in sözünü yere bakarak karanlığın içinde kapıyı açan Jisung kesti. Darmadağın görünüyordu, odasındaki loş sarı led ışığın sayesinde az çok onu görebiliyorduk. Dayanamayıp Felix'i yana çektim ve hızla Jisung'u kollarıma hapsettim. Bir elimde başını okşuyordum, yüzümü saçlarına gömmüştüm. Kokusunun güzelliği hakkında ona iltifat etmeyi ne kadar çok istesem de şu an yapamazdım. O kadar kırılgan duruyordu ki tek bir kelime etmeye bile korkuyordum. Yine de konuşmam gerekiyordu.

"Jisung..."

O kollarımda gram kıpırdamazken içimdeki korku ve panik alevi daha da büyüdü. Onu bu kadar üzen şey her neyse yok etmek istiyordum.

ALL THE THINGS HE SAID -minsung- ATTHSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin