Sekiz Krallık, Sekiz Tılsım⁷

306 41 44
                                    

[Konuk karakterler: -_Ivella_- ]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[Konuk karakterler: -_Ivella_- ]

🍀|Gon

İnanması zor bir şey yaşıyordum. Orman perileri safkanlığını koruyan tek türdü. Çünkü biz bir sevişme sonucu doğmuyorduk. Ağaçların özel sihirleri sayesinde doğuyorduk. Ben nasıl şeytan geni taşıyordum o zaman?

Şeytan Krallığı, ya da en çok kullanılan ismi ile İblis Krallığı, oldukça kasvetliydi. Gökyüzü kıpkırmızı, ay simsiyah, etraf kül ve ateş kokusuyla donatılmıştı. Evler simsiyahtı. Gökyüzünü kuşlar yerine ejderhalar ve şeytanlar süslüyordu. Bitki namına bir şey yoktu. Topraktan hiç yaşam enerjisi almıyordum. Geçtiğimiz yollarda herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Melez olmam onları şaşırtmış olmalıydı. Ya da diğer yanımın orman perisi olması. Bilemiyorum.

İlerlerken yutkundum. Kıpkırmızı bakışları beni feci ürkütüyordu. Derin bir nefes aldım. Anında boğazıma çiçekler tıkandı. Yutkunarak onları geri yuttum. Şeytanlar asla hasta olmaz. O zaman ben nasıl bu illet hastalığa yakalanmıştım?

En sonunda simsiyah sarayın önüne gelmiştik. Kapının önünde bir kız vardı. Gece karası saçları ensesinde bitiyordu ve kalın bir kâkülü vardı. Siyah kargo pantolon, siyah yarım atlet, siyah asker botları giymişti. Kollarında bıçakların konulduğu şeylerden vardı. Pantolonunda bir sürü cep vardı ve içimden bir ses orada da bıçaklar olduğunu söylüyordu. Onun önünde durduğumuzda ilgisini uzun tırnaklarından bize çevirdi. Doğrulup tam önümüzde durdu.

Killua, "Kraliçe ile görüşmek istiyoruz," diyince kız alayla güldü. "Onu herkes istiyor. Bana geçerli bir neden sunmadan buradan geçemezsiniz." Killua çantasını açıp karıştırmaya başladı. O sırada kızın gözleri benim yeni çıkan boynuzlarımı bulmuştu. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü ama başka hiçbir şey olmadı. Zaten bu da bir iki saniye sürdü. Hemen kendini toparladı. Gözleri tekrar Killua'yı buldu.

Killua çantasından Keitha-nee'nin bize verdiği armaları çıkardı. Ardından kıza uzattı. Kız armalara bakınca gözlerinde özlem parıltıları peyda oldu. "Keitha..." diye mırıldandığını duydum. Ama yine kendini hızla toparladı ve armaları Killua'ya verdi. "Keitha'nın misafirlerini geri çevirmek olmaz. Benimle gelin." Kapıyı tek el hareketi ile açtı ve siyah, kasvetli koridorda ilerlemeye başladı. Bizde kurbanlık koyun gibi onun peşine takıldık.

Ortamdaki ağır ve kasvetli havayı dağıtmak için sordum. "Adın ne?" Kız bana dönmeden cevap verdi. "Yoka. Sizinkiler?" Cevapladım. "Ben Gon. Bu da Killua."

"Atlantis prensi olan mı?"[Yoka]
"Ta kendisi."[Killua]
"Desene dikkatli olmamız gerekiyor."[Yoka]
"Karşımda kimin olduğunu anlayacak kapasitedeyim. Bir iblis ile kapışmak mı? O kadar yürek yemedim."[Killua]
"Peki ya, yapmak zorunda kalırsan? Birini korumak için mesela?[Yoka]
"Gözümü bile kırpmam."[Killua]
"Anladım."[Yoka]

peri güzeli ⌘ killugon ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin