Gazap Ve Kurt Kadın

800 91 221
                                    

🍀|Gon

Killua'nın yanından eve döndüğüm zaman tüm perileri meydanda toplanmış,ellerinde her türlü silahla beklerken buldum.

Yutkunup onlara doğru yürüdüm. Her adamım sanki ölümüme gidiyordu. Yaklaştıkça periler den yükselen şaşkınlık nidaları kulaklarımı tırmalıyordu.

Tam karşılarında durduğum zaman en önde liderleri gibi duran Moriko bir iki adım atıp gruptan uzaklaştı. Tam karşımda durdu.

"Bu hâlin ne senin?!" Sesi o kadar tiz çıkmıştı ki kulaklarımı kapatmamak için direnmem gerekti. "Yıkandım ve saçlarımı kestim." Herkes sinirle bana bakıyordu. "Bizi lanetleyeceksin seni çirkin yaratık!" Kollarımı göğüsüm de birleştirdim. "Çirkin olan ben değil,sizlersiniz. Aranızda böyle bir peri olduğu için kıskanıyorsunuz. Hem de hepiniz."

Ondan sonra olanlar olmuştu.

Hepsi hakaret ederek üstüme atlamışlardı. Ellerindeki silahlar ile bana yine o işkenceleri yaparlarken ben sessiz kalıp bitmesini bekliyordum. Canım çok fazla acıyordu ve dayanması güç bir acıydı bu.

Bir süre sonra ormanın derinliklerinden gelen uluma sesi ile periler üstümden çekilip evlerine kaçmaya başladılar. Kafamı ormana çevirdiğim zaman buraya doğru gelen bir silüet gördüm. Gözleri kırmızıydı ve hırlaması buradan bile duyuluyordu.

Ormanın karanlığından çıktığı zaman yüzüne vuran ay ışığı ile onun kim olduğunu anlamıştım. Korkudan gözlerim büyürken dolunayın ışığı altında duran bedene bakıyordum.

Bu bir kurt kadındı. Üstelik alfaydı. Gözleri gözlerim ile buluşunca hem korkudan,hemde acıdan kendimi beni yutmak için çırpınan karanlığa teslim ettim.

⚡|Killua

Gece vakti denizde yüzmek kesinlikle mükemmel bir şey.

Döne döne Atlantis krallığının dışında yüzerken bir yandan da karşıma çıkan balıkları korkutuyordum.

Ay ışığı denizin derinliklerinde vururken gözlerimi ona çevirdim.

Bu gece dolunay vardı.

Acaba Keitha-nee iyi midir?

Keitha-nee benim kuzenimdi. Bir kurt kadındı. Üstelik doğuştan alfaydı. Aldığı eğitimler bu gece klanların sağ çıkması için yeterliydi ama sinirlendiği bir şey görürse bir klanı yok edebilirdi.

Bir keresinde yaptığı için oradan biliyorum ne biçim bir tehlike olduğunu.

İkimiz de farklı klanlardan olsak da kuzendik. Çünkü benim teyzem sonradan kurt kadın olmuştu. Deniz kızı olmaktan vazgeçip kurt klanına yöneldi. Bu yüzden farklı türden olsak bile kuzendik.

Atlantis'e giriş yaptığım zaman beni gören herkes selam veriyordu. Gece vakti olmasına rağmen Atlantis hâlâ ayaktaydı. İlerlerken verilen selamlara sadece baş sallıyor,sözlü cevap vermiyordum.

"Merhaba Kill."
"Merhaba Kill-kun."
"Merhaba Kill-sama!"
"Merhaba onii-chan."

İşte bu cevap vereceğim bir selamdı. Durup karşımdaki kız kardeşime baktım.

Alluka.

Benden dört yaş küçük kız kardeşim. O da bir deniz kızı.

Kuyruğunun üstü pembe pullar ile kaplıydı ama arada mavi pullar da vardı. Kuyruğunun ucu diğer deniz kızları gibi tül gibiydi. Bu yüzden deniz kızlarının kuyrukları oldukça hassas idi. Göğüsünde pembe ve mavi pullar vardı ve bu pullar askı gibi omuzlarında da yer alıyordu. Saçlarını iki yandan örmüştü.

"Merhaba Alluka." Hevesle gözleri parladı. "Benimle oynar mısın onii-chan?" Gülümsedim. "Elbette oynarım." "Yaşasın!" Etrafımda dönüp tekrar önümde durduğunda kahkaha attım. Elimden tutup beni bir yere sürüklerken ben sadece onu takip ediyordum.

~~~

Alluka ile eve geçtiğimiz zaman bir muhafız taht odasına girip reverans yaptı. "Kill-sama için bir mesaj var." Elindeki küreyi bana gösterdi. Küre siyah ve pembe renklerinin karışımı ile harmanlanmıştı.

O zaman mesajın kimden geldiğini anlamıştım.

Tahtan kalkıp muhafıza doğru yüzdüm ve küreyi alıp odama geçtim.

Tamamen yalnız kaldığıma emin olunca kürenin üstündeki düğmeye bastım. Düğme,Keitha-nee'nin klanının mührüydü.

Her klanın ya da krallığın bir mührü vardır. Mesela Atlantis'in mührü üç dişli mızrak idi. Kurtlar klan klan ayrıldıkları için onların tek bir mührü yoktu. Her klanın farklı bir mührü vardı.

Keitha-nee bu klanın baş alfasıydı. Kendisine ait bir sürüsünün olması bir yana,tüm klana alfalık yapıyordu.

Mührü ise lotus çiçeğinin üstünde bulunan üç tane pençe iziydi.

Lotus çiçeği annesinin en sevdiği çiçekti. Bu yüzden mühre lotus çiçeğini eklemişti.

Ayrıca mühürler birbirlerine benzemezdi. Hepsi birbirinden farklıydı.

Ben bunları düşünürken kürenin içinden ses yankılanmaya başladı.

"Killua. Şuan gölünün yanındayım ve yanımda Gon var. Ağır yaralı. Acısını aldım ama onu iyileştiremiyorum."

Kaşlarımı çattım. Gon yanımdan ayrılıp nereye gitti de yaralanmıştı?

Üstelik onun yaralanmış olması neden kalbimin üstüne bir ağırlık indirmişti?

Küre patlayıp siyah ve pembe tozlara dönüştüğü zaman odadan çıkıp sarayın çıkış kapısına yöneldim.

~~~

Gölüme giderken refleks olarak arkama bakıp duruyordum.

Deniz kızlarının ve erkeklerin kendilerine özel gölleri olduğunu biliyorsunuz. Bu göller aynı zamanda da büyülü. Benim iznim olmadan kimse gölüme gelemez. Gölümün nerede olduğunu bulsa da biri ile karşılaştığı zaman,ya da bunu bir yere yazmaya kalkıştığı zaman nerede olduğunu unutur.

İznim olmadan kimse gölüme gelemezdi.

Gölümün yüzeyine çıktığım zaman Gon'u yaralı bir şekilde gölün yanında uzandığını gördüm. Keitha-nee onun elini tutmuş,acısını alıyordu. Benim geldiğimi gördüğü zaman elini bıraktı.

Ellerimi kenardaki taşlara yerleştirip konuştum. "Bu nasıl oldu?" Keitha-nee hırladı. "Kendi türü ona bunu yaptı. Üstelik Gon hiç sesini çıkarmadı. Orman perileri iğrençler." Nefesimi dışarı verdim.

Bunlardan haberim vardı. Neler olduğunu biliyordum. Kendi klanının ona bunu yapması zorbalıktı ama bir canavar saldırısına uğramadığı için rahatlamıştım.

Gerçi kendi klanı zaten bir canavar ama...

Gon'un elini tutup suyun iyileştirme gücünü ona aktardım. Su,geçtiği yerleri iyileştirirken benim gücüm gittikçe azalıyordu. Gon'un yaraları tamamen iyileşip kapanırken ben gücüm tükenmiş bir şekilde kendimi suya bıraktım.

peri güzeli ⌘ killugon ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin