Dönüşüm

600 68 119
                                    

🍀|Gon

Aniden üstüme binen ağırlıkla dengemi kaybedip yere düşmem bir oldu. Acı dolu inleme kulaklarımı doldururken öksürük seslerinin de ardı arkası kesilmiyordu.

Gözlerimi açtığım zaman gördüğüm tanıdık beyaz saçlar ile kalbim korkuyla hızlanmaya başladı.

Hemen doğrulup kucağımdaki Killua'yı da doğrulttum ama kuyruğunda gördüğüm yara göz yaşlarımın serbest kalmasına neden oldu.

"Leorio! Yardım et!" Leorio sesim ile kendine gelip hemen Killua'nın yanında diz çöktü. Ellerinden beyaz ışıklar çıkarken Killua'nın yarasının iyileşmesini bekliyordum ama...

İyileşmedi.

Killua'nın yarası iyileşmiyordu.

"Onu suya bırakmalıyız. Nefes alamıyor." Leorio'nun dediklerini kafam ile onayladım ve kucağımda ki bedeni kaldırdım ama Killua kolumu tutarak beni durdurdu.

"Su...beni kabul...etmez." Gözlerim büyüdü. "Ne demek kabul etmez?!" Killua nefes almaya çalışırken konuştu. "Yara...landım...su...yaralı deniz kızları ve...erkeklerini kabul...etmez..." Illumi-san'a döndüm. Üzgün bir şekilde beni başı ile onayladı.

Göz yaşlarım ardı ardına akmaya başlarken tekrar kucağımdaki Killua'ya döndüm. Göz yaşlarım yüzgeçleri ne damlıyor,ona biraz olsun nefes aldırıyordu. Ama bu yeterli değildi. Yakında o da kesilecekti.

"Bir şey yapmamız lazım! Leorio da seni iyileştiremiyor!" Killua acı acı gülümsedi. "Deniz kızları...ve erkeklerin...kanları lanetlidir...bir kez vücutlarından...çıkarsa...yaranın iyileşmesini...imkansız hâle getirir..." Ağlamaya devam ederken etrafımdaki kimseyi umursamıyordum. Sadece kucağımdaki yaralı Killua umrumdaydı.

"Dönüş o zaman! Sen kılıç balığı kuyruklu deniz erkeğisin! İnsana dönüş Killua!" Killua'nın teni daha da beyazlamaya başlarken başını iki yana salladı. "Dönüşmeyi...bilmiyorum...biliyorsun..." Başımı iki yana salladım. "İnanırsan dönüşürsün! Lütfen Killua!" Gülümseyip kolumdaki elimi daha da sıktı.

"Kısa da olsa...arkadaşım...olduğun için...teşekkür ederim...Gon..." Kolumdaki elinin üstüne elimi koydum. "Böyle söyleme! Ölmeyeceksin! Biz senle daha çok şey yapacağız! Ölemezsin Killua!" Killua elini çektiği zaman kendimi kolumu sıkmaya devam ettim. "Bunun önüne...kimse geçemez...Gon...kendine iyi bak...lütfen..." Ardından mavi gözleri yukarı doğru kaydı.

"KİLLUA!" Göz yaşlarım ardı ardına akarken Killua'ya değmeden buhar olup uçuyorlardı. Omuzlarımdan tutulup geri çekildiğim zaman hıçkırarak ağlıyordum. Yanımdaki beden beni kendine döndürüp sarıldığı zaman kafamı göğüsüne koyup hıçkırarak ağlamaya devam ettim.

Benimle birlikte herkes ağlıyordu. Belli ki klan Killua'yı tanıyordu. Ya da böyle ölmesi herkesin kalbine dokunmuştu.

Ağlamaya devam ederken Killua'nın etrafında mavi bir ışık oluştu. Killua'nın tüm bedenini kapladı ve gözlerimizi yakacak kadar ışık saçtı.

Işık kaybolduğu zaman Killua'nın bedeni de kaybolmuştu.

Bir yerde okumuştum. Deniz kızları ya da erkekleri öldüğü zaman yağmur damlasına dönüşüp dünyaya damlıyorlarmış.

Killua da bir yağmur damlasına dönüşmüştü.

Havayı kapkara bulutlar kapladı. Yağmur damlaları bir bir dünyaya düşmeye başladığı zaman onun gittiğine kesinlikle emin olmuştum.

Yağmur ile birlikte herkes ağlıyordu.

Herkes büyük bir kayıp vermişti.

Dizlerimin üstüne çöktüğüm zaman Kurapika da benimle birlikte çöktü.

Gitmişti.

Gerçekten gitmişti.

Şimdi ise bu milyon tane olan yağmur damlalarından birine dönüşmüş,yağıyordu. Hangi damla olduğunu bilmiyorduk.

"Hey! Şuna bakın!" Birinin seslenişi ile herkes onun gösterdiği yere baktı. Killua'nın öldüğü yerin tam üstünde şimşekler çakıyordu.

Ama bu...imkansızdı. Bir deniz kızı ya da erkeği öldüğü zaman şimşek çakmazdı. "Hüzün yağmuru" denilen bu yağmur sadece yağmur damlaları düşürürdü.

Sonra bir şey oldu.

Herkesi korkudan geri adım attıracak bir şey.

Killua'nın öldüğü alana bir şimşek düştü. Kurapika ayağa kalkıp beni de kaldırdı ve arkaya doğru çekti. O şimşek gitmeden bir şimşek daha düştü. Sonra bir tane daha. Bir tane daha.

Şimşeklerin arasında gördüğüm beyaz saçlar ağzımın daha fazla açılmasına neden oldu.

Bu saçları tanıyordum.

"Killua..." İsmi ağzımdan istemsiz dökülürken şimşek bir bedene büründü. Şimşekler geri çekildiği zaman geriye sadece etrafında beyaz bir ışık parlayan bir beden bıraktı.

Bu beden tanıdıktı. Saçları,gözleri tanıdıktı.

Bu...Killua idi.

Ama farklıydı. Üstünde siyah bir atlet vardı. Ayrıca...bacakları vardı!

Bacaklarının üstünde de bordo bir kargo pantolon vardı.

Vücudunun etrafındaki beyaz hare kaybolduğu zaman Killua eğdiği başını kaldırıp gözlerini açtı.

İkimizin gözleri buluştuğu zaman bunu Killua olduğuna emin olmuştum.

Dönüşmüştü.

Killua dönüşmüştü.

İnsana dönüşmüştü.

Ayaklarına alışmadığı için dengesini kaybedip yere düştü. Şoktan çıkan ilk kişi ben olmuştum. Gülümsemem bütün yüzümü kaplarken Killua'ya doğru koştum.

⚡|Killua

Ne olduğunu tam hatırlamıyorum.

En son hatırladığım gözlerimin yukarı doğru kayıp karanlığa karıştığı idi. Ardından bedenimin hafiflediğini hatırlıyorum.

Kulaklarımda çakan şimşekler yankı yaparken çimleri hissetmiştim. Gözlerimi açtığım zaman bana şaşkınlık ile bakan kalabalığı görmüştüm.

Üstelik kuyruğumu hissetmiyordum.

Yere düştüm. Gözlerim bel altımı bulduğunda bir çift bacak görmem ile gözlerim büyüdü.

"Killua!" Gelen ses ile kafamı kaldırdım. Ardından görüş alanımı biri sarılarak kapattı. Yeşil elma kokusundan bunun Gon olduğunu anlamıştım.

Gon bana öyle sıkı sarılıyordu ki ikinci kez öleceğimi düşünmeye başlamıştım.

"Döndün! Döndün! Biliyordum! Döneceğini biliyordum!" Gülümseyip kollarımı Gon'a sardım. Sevinç çığlıkları kulaklarımı doldururken ben omzumda ağlayan perinin omzuna kafamı yaslamış ve gözlerimi kapatmıştım.

İşte en çok merak ettiğim şey gerçek olmuştu.

İnsana dönüşmüştüm.

peri güzeli ⌘ killugon ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin