...
Koza apar topar kalktı. Bora nolduğunu anlamaya çalışıyordu. Koza'nın beti benzi atmış , eli ayağına dolanmıştı.
"Koza , Koza nolduğunu söyler misin? Söyle ki yardımcı olayım lütfen." Bora'nın sesi telaşlıydı.
"A-abim hastanedeymiş. Durumu kötüymüş. A-anlamadım nolduğunu , anlamadım." Çok afallamış şekilde konuşuyordu. Kendinde değildi.
"Tamam , sakinleş sen. Hiçbir şeyi olmayacak abine. Sen şimdi o telefonu bana ver ben konuşayım." Bora telefonu aldı ve kapanmış olan çağrıyı tekrar başlattı.
"A-alo hangi hastane demiştiniz?"
05*: "... Devlet Hastanesi."
"Tamam geliyoruz."
Bora şoför koltuğuna geçti. Koza da yanında hastanenin önüne geldiler. Koza hızlı hızlı yürüyordu. Hastaneye girer girmez
"Abim nerede!? Abim , a-abim nerede!" Diye bağırmaya başladı. Bora onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Çevrelerine bir kaç hemşire ve sekreter geldi.
Hemşire: "Sakin olun size bu şekilde yardımcı olamayız. Lütfen abinizin ismini söyleyin."
Koza çok telaş yapmıştı.
"A-abim mi? Abim Savaş , Savaş Pektaş." Kekeleyerek kelimelerini toparlamaya çalışıyordu. Bir anda başı dönmeye başladı. Tutunacak yer arar halde kendisini Bora Karaduman'ın kollarında buldu.
-Bora Karaduman
Kollarımın arasındaydı. Çok tuhaf bir şeyler oldu içime. Sanırım bir insanın ilk defa kollarımda bayılması yüzündendi. Kucakladığım gibi hemşirelerin yönlendirdiği odadaki yatağa bıraktım. Hemşireler ilgilendi ama gözleri hâlâ kapalıydı. Ya ona bir şey olursa? Ben neden bunları düşünmeye başlamıştım ki? Daha bir kaç saat oldu kızı tanıyalı. Üstüne üstlük kız insan. Bu kadar merak etmemeliydim. Biz vampirler soğuk kanlı insanlarız. Neyse işte boş kuruyordum kafamda. Koza'nın abisinin durumuna gelince de hayati tehlikesi varmış. Bu kıza nolacaktı? Hastanede sadece abisinin bir kaç arkadaşını görmüştüm. Annesi , babası? Neredeydi bu insanlar? Koza'yı araştırmaları için şirketi aradım onlardan haber bekliyordum. Koza'nın uyanmasını beklerken kan isteğim artıyordu. Hastaneyi burası , her taraf çok güzel kokuyordu. En son dayanamayıp içerideki odalardan birisine ışık hızında gidip kan torbasını alıp tuvalete gittim. Hepsini içtim. Torbayı da tuvalet deliğine atıp çıktım. Bunu yapmak zorundaydım. Bizler de böyle ayakta duruyoruz. Koza'nın yattığı odaya girip koltuğa oturdum ve uyanmasını bekledim....
Bora Karaduman Koza'yı bekliyordu. Çok şaşırtıcı Bora Karaduman gibi birisi nasıl olurda bir insanın başında , onu saatlerce bekleyebilirdi? Vampirler keyfi olarak insanlarla çok muhattap olmazlar , yani genelde. Anlaşılan Bora'nın bir insanlık yapası tutmuştu.
*Koza Pektaş
Damarlarım kasılmış hissediyorum. Hareket etmeye çalışıyorum ama olmuyor. Göz kapaklarımı güçlükle açtım. Beyaz bir tavan... Birkaç dakika tavanı seyrettim. Durumumu anlamaya çalışıyordum. Başımı biraz daha kaydırdım. Orada birisi uyuyordu. Evet , evet bu uyuyan kişi Bora Karaduman. O gıcık adamın burada işi ne! O mu getirmişti beni? Yavaş yavaş taşlar yerine oturdu ve hatırladım. Abim iyi değildi.Koza: "A-abim , abim nerede!?
Sesleri duyan Bora uyanmıştı.
"Şşt sakin ol , sakin ol. Abin şuan yoğun bakımda beklememiz gerekiyor. Böyle telaşlanman abine hiçbir faydası yok." Diye onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Koza sessiz sessiz ağlamaya başladı ve o sırada içeriye Bahar ve Mert Karaduman girdi. Koza ve Bora'nın bakışları kapıya yöneldi.