Uyanış

182 26 8
                                    

Küçük bir havalandırma deliğinden sızan yeşil led floresan belli belirsiz aydınlattığı dar, penceresiz odada, masanın başında oturan genç bir çocuk başını ellerinin arasına almış sallanıp kara kara düşünüyordu. Bitkin görünümlü genç çocuğun saçları uzun kıvırcık birbirine karışmış saç telleri, günlerdir yıkanmamaktan yağlanmıştı. Odayı ele geçirmek üzere olan pislikten, üzerindeki okul üniforması da nasibini almıştı. Yaklaşık iki saattir bu halde oturuyordu genç çocuk...
                       ➿➿➿➿
Gecenin ortasında ansızın uyandım, bu seferin öncekilerinden farklı bir uyanış olduğunu anlamam biraz zaman almıştı. Içten dışa doğru uyuşturan çeyrek asırlık uyku, zamanın bitmek bilmeyen girdaplı akıntısı, sona ermek için bu geceyi seçmişti her nedense. Bilmek ile bilmemek arasında yürüdüğüm uzun ve meşakkatli yol, tam da ona alışmaya başladığımda ansızın sona ermişti. Şu an öyle bir yerdeyimki! Cennetle cehennemi birbirine bağlayan karanlık denizlerde sıkışmış yosunlu duvarlar dört bir yanımı sarmıştı.  Gördüğüm tek şey olan led floresan ışığı güneşe dair anılarımı çalıp beni yeşil bir karanlığa mahkum etmişti. Sözcüklere çoktan veda etmiştim bir hazine sandığı gibi içine gömüldüğüm cümlelerin esiri olmuştum. Ruhumun çiğneyerek öğüten bölük pörçük görüntüler yüzünden hem her şey hem de hiçbir şey olmuştum. Bilmem kaç kez ölmüştüm, kurtulmama ne kadar kalmıştı acaba?..
                       ➿➿➿➿
Genç çocuk üzerine yaslandığı masadan sakince kalkıp duvara bantlanmış eski bir fotoğrafı yerinden söktü. Elinde tutarak gözlerini hiç ayırmadan fotoğrafa baktı. Fotoğrafta 40 yaşlarında bir adam yanında da genç sayılabilecek bir kadın kadının kucağında da iki yaşlarında bir erkek çocuk. Neredeyse o fotoğrafı her gün görmesine rağmen kim olduklarını hatırlamadığı insanlar, onun ailesiydi. Sanki yitik geçmişi ile birlikte canlanıp ondan hesap sormak için karşısına dikilmişlerdi. Bir şeyleri kabullenmiyormuş gibi başını iki yana salladı. Bir zamanlar kulağını umutla şarkılar fısıldayan bu fotoğraf, hafızasını kuytu köşelerinde saklanan hüzünlü gerçeği acımasızca yüzüne haykırıyordu şimdi. Bildiği tek şey onları sonsuza dek kaybettiğiydi...
                       ➿➿➿➿
İçimde arka arkaya uyanıp hareketlenen duygular ruhumu bir oyana bir buyana savruluyordum, yılların uyuşturdu bedenim olup bitene bir anlam vermiyordu...
                       ➿➿➿➿
Dayanamadım, genç çocuğun elindeki fotoğrafı alıp masaya bıraktım. Sonra birdenbire ayağa kalkıp odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başladı. Üzerine gelen duvarlar zaten dar olan alanı daha da darlatıp bir cehenneme dönüştürmüştü. Ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, fotoğraftan yükselen çığlıkları yine duyabiliyordu. Güçsüz düşerek yeniden masaya yığıldı. Başını ellerinin arasına alıp hıçkırıklara boğuldu, sakinleşmesi için sarıldım. Biraz kendine gelince gözlerini ve burnunun elinin tersiyle sildi. Kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle ayağa fırladı, sandalyeyi nemden ve havasızlıktan küflenmiş  rutubetten sarkan yosunlu duvarın önüne çekti. Göz hizasında  sallanan ve sarkan yosuna bir süre hipnotize oldu...
                      ➿➿➿➿
Kıyameti bekler gibi beklemiştik bu günü! Havanın aydınlanmasını, suların berraklaşmasını, zihnimizin yeniden bir sese kavuşmasını. Hiç  bitmeyecekmiş gibi görünen bekleyiş hiç beklenmedik bir anda bitti vermişti... 
                      ➿➿➿➿
Bir tabut yarı karanlık odanın içinde bir berilip bir kaybolmaya başladığında bir umuttur demeyi bırakıp gözlerimi tavana dikip dua etmeye başladım. Genç çocuk da ilmeği boynuna geçirdi ve kendisini taşıyacağından  emin olmak için bir iki-kez denedi. Sonra ellerini açarak "Beni affedin, Allah'ım sana geliyorum!" dedi ve kararından son anda caymaktan korkan birinin acelesi ile ayaklarının altındaki sandalyeyi tekmeledi...

Esaret Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin