four

3K 258 163
                                    

Derek'in ormanda saldırıya uğramasından iki gün sonra, şehir dışındaki üyeler de dönünce ekibin tamamı Hale malikanesinde toplandı. Çoğu orada bulunmaktan nefret ediyor ya da rahatsızlık duyuyordu çünkü karşılarında Talia Hale vardı. Yaşayan en güçlü Alfa ile aynı odada bulunmak herkesi geriyordu. Özellikle de Stiles'ı çünkü olaya bir şekilde dâhil olduğu için en çok konuşanlardan biriydi. Ağzından yanlış bir şey çıkar da kadın boğazını parçalar diye ödü kopuyordu. Salonun köşesinde sindiği yerden hep Derek yüzünden diye düşündü. Sürekli boğazımı parçalamakla tehdit ettiği için paranoyak oldum.

Deaton, Talia ve Cody, olası ihtimaller üzerine tartışırken Scott eğilip Stiles'ın kulağına fısıldadı. "Gerçekten yaraları o kadar kötü mü?"

Arkadaşı ona ters bir bakışla karşılık verdi. "Ben nereden bileyim?" diye çıkıştı. "Sadece iyileşmediklerini biliyorum, hepsi bu." Sonra da gözlerini Talia'nın üzerine dikti. Aklı babasındaydı. Bugüne kadar başlarına ne gelirse gelsin onu korumak için canla başla savaşmıştı ama neredeyse ışık hızında hareket eden ve öldürülmesi neredeyse imkansız olan yaratıklarla nasıl savaşacaktı? Babasını koruyamazdı. Talia Hale olmadan olmazdı. Onun bağlantıları vardı. Gücü vardı. Sürüsü vardı. Stiles ise yalnızca bir insandı.

İnsan olarak bile eksikti.

"Argentların bundan haberi var mı?" Talia Hale doğruca Allison'a bakıyordu. İki kadın da birbirinden hazzetmiyordu ama söz konusu sevdikleri olunca her zaman iş birliği içindeydiler. "İnsanlar yolumuza çıkacaksa bunu şimdiden bilmeliyim."
Delici siyah bakışlarını yeniden önündeki kağıtlara çevirdi. Yine de cevap beklediğini çok iyi bilen Allison, yaslandığı yerden doğrulup telefonunu çıkardı ve salonu terk etti. Muhtemelen babasıyla konuşacaktı. Bu düşünce bir anda Stiles'a kendi babasını araması gerektiğini hatırlattı.

Ayağa kalkarken "Hemen dönerim," diye mırıldandı ama Talia Hale "Orada kal Stilinski," diye karşılık verince kapı eşiğinde kalakaldı. Ben öldüm. Başını yavaşça çevirdi ve kadının gözlerine baktı.

"Evet?"

"Sen ve Derek, gitmenizi istediğim bir yer var." Ardından çenesiyle Isaac ve Boyd'u işaret etti. "Siz de onlarla gidiyorsunuz."

Stiles nereye gittiklerini bile soramadı.

__

"Bugün ölmezsem bir daha asla ölmem."

Stiles kendi kendine mırıldanırken ormanın içinde, ağaçların arasına inşa edilmiş devasa eve bakıyordu. Yanında dikilen üç kurtadamla birlikte önünde durdukları evi inceliyorlardı. Talia Hale, oğlunu kendi temsilcisi olarak kasabaya yakın zamanda taşınan bir aileyle görüşmeye göndermişti. Stiles neden burada olduğunu bilmiyordu bile. Diğer üçünün aksine kendisi savunmasızdı ve Deaton, Cullen ailesinden asil vampirler olarak bahsetmişti. Bakışlarını Derek'e çevirdi. "Siz ailece beni öldürmeye niyetlisiniz."

Derek girişe ilerlerken köpek dişlerini göstererek sırıttı. "Doğru bildin. Seni buraya kanını emsinler diye getirdim." Isaac ve Boyd kıs kıs gülerek onları takip ederken Stiles hepsine yüzünü buruşturdu. Gerçekten zeka seviyesi bu kadar düşük bir ekiple ne işi vardı?

Daha ön kapıya giden merdivenlerin yarısına geldiklerinde, ön kapının camlarında iki kişi belirdi. Ardından da kapı açıldı. Sarı saçlı, Stiles'ı dehşete düşürecek kadar beyaz tenli, sarı gözlü bir adam ve aynı derecede beyaz tenli, kumral saçlı bir kadın gülümseyerek onları karşıladı. "Derek Hale, evimize hoşgeldiniz." Adam bir adım öne çıkıp elini uzattı ve Derek tek kelime etmeden eli sıktı. "Ben Carlisle, bu da eşim Esme. Başınıza gelenler için çok üzgünüz."

only human || sterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin