twenty four

2.1K 206 39
                                    

Derek, her şeyin daha en başında bunların olacağını biliyordu. Stiles Stilinski'yi ilk gördüğü gün, o kahverengi gözlere ilk baktığı an, her şeyin alt üst olacağını anlamıştı. Birlikte geçirdikleri her gün Stiles'ı kaybetmeye bir o kadar daha yaklaşıyordu. Gözüne uyku girmeyen her gece, korkusu da gittikçe artıyordu. Çünkü her güneş doğuşunda, her yağmur yağışında, her kalp atışında, kahverengi gözler daha da uzaklaşıyordu. Ama o sabah, sınırına gelmişti.

Eline tutuşturulan zehri sertçe masaya bırakırken "Unutun bunu!" diye bağırdı. Sinirden eli ayağı titriyordu. Etrafındaki kalabalığa dehşet içinde baktı. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? O Stiles! Benden onu öylece öldürmemi nasıl istersiniz?" Eliyle yüzünü sıvazlayıp karşısındaki bu gerizekalı kalabalıktan uzaklaşmaya çalıştı. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordu.
"O hepimizin tanıdığı Stiles," diye tekrar ederken sesi öyle zavallı çıktı ki dişlerini sıkarak başını çevirdi.

Talia Hale, kollarını göğsünde birleştirip kapının kirişine yaslandığı yerden oğluna baktı. "O Stiles değil Derek. Bunu sen de biliyorsun. Çürümeye yüz tutmuş bir canavar o. Genç bir çocuğun bedenini kullanarak bizi kandırmaya çalışıyor. Ve sen de bu tuzağa düşecek kadar zayıf davranıyorsun."

"Lanet olsun," diye mırıldandı Derek. Saçlarını çekiştirip sabır diledi. Odadaki hiç kimse, Stiles'ın hâlâ hayatta olduğuna inanmıyordu. "Size söyledim, Mixaos hâlâ içinde ama o bizim tanıdığımız Stiles!"

"Bundan emin olmadan hareket etmemeliyiz," diyerek ona destek verdi Alice. Derek onun kehribar rengi gözlerine minnetle baktı çünkü şimdiye kadar hiç kimse, Stiles'ın arkadaşlarından tek biri dahi, ona destek vermemişti. Herkes Damon'a karşı kinli, kayıpları yüzünden öfkeliydi. Odaklandıkları tek şey, Stiles'ı ellerinden alan bu kahrolası canavarı ortadan kaldırıp genç oğlanın anısını onurlandırmaktı. Şimdi Alice bir şekilde ona desteğini sununca Derek daha güçlü hissettiğini fark etti. Kabul etmek istemese de Stiles'ı onca ateşten tek başına koruyamazdı.

Kısa süreli bir sessizlik oldu. Ardından Carlisle iç çekerek ayağa kalktı. "Barış antlaşmamızın farkındayım ve asla yanlış anlaşılmak istemem ama tek bir hata," derken duraksadı. "Tek bir hatada Cullenlar olarak Mixaos'un peşine düşeceğiz. Buna itirazınız olmaz diye düşünüyorum."

Derek itiraz etmek için ağzını açtı ama başka bir ses ondan önce davrandı.

"Denediğinizi görmeyi çok isterim."

Bütün başlar aynı anda odanın köşesine döndü. Stiles, ellerini hırkasının ceplerine sokup duvara yaslanmıştı. Yüzünde artık alışılagelmiş siyah göz halkaları ve pis bir sırıtış vardı. Uzayan saçları dağınık bir şekilde alnına sarkıyordu. İşaret parmağıyla alnını kaşırken "Yani," diye devam etti konuşmaya. "Mixaos bunu görmek istiyormuş. Adamım, bu canavar ne kadar geveze bilemezsiniz..." Kendi kendine gülerek başını iki yana salladı.

Chris Argent şaşkınlıkla gözlerini kısarken "Sen nasıl..." diye başladı cümleye ama devam edemedi. Odadaki herkes gibi tetiğe geçmişti.

Stiles gözlerini kırpıştırıp duvardan diklendi. "Ah, nasıl ruhunuz duymadan içeri girdiğimi soruyorsun sanırım. Aslına bakarsan artık bunun gibi şeyleri yapabiliyorum. Havalı değil mi?" Dudaklarını birbirine bastırıp omuz silkti.

"Stiles sana evde kalmanı söylemiştim." Derek endişeyle odanın diğer ucuna, sevdiği çocuğun yanına yürürken endişeyle söylendi. Kendini oğlanın önüne siper ederken elini kaldırıp kalabalığa baktı. "Önce bir sakin olalım." Tanrım... Benim, yani bizzat Derek Hale'in, bunu söyleyeceği gün de mi gelecekti?

only human || sterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin