Bütün canlılar doğarlar, büyürler ve ölüler. Herkesin bir sonu vardır. Ya mutlu son, yada mutsuz son. Hani masallarda olur ya, hep iyiler kazanır sonda prens ve prenses mutlu olur. Bizim hikayemiz öyle değildi. Bu hikayenin kahramanlarının sonu mutlu bitmese bile, onlar hep mutluydular. Onlar her zaman yan yanalardı, işte bu yüzden hep mutluydular ya. Hiç ayrılmadılar, ayrılmayacaklardı.
Mahalleye giriş yaptıktan sonra herkes evlerine dağıldı. Ben, Doruk, Oktay abi, Salih abi arabada kaldık. Yıldız abla eve gitmeden önce;
"Oktay, kızımızı getir." dedi.
"Merak etme gülüm, kızımızı sağ salim getireceğim."
Oktay abi Yıldız ablaya sarıldıktan sonra arabaya bindi. Doruk arabayı çalıştırıp, mahalleden çıktı. Salih abiye;
"Salih abi, Kendal'ın arabası nerede? Takip cihazı nereyi gösteriyor?" diye sordum.
Salih abi telefonunu cebinden çıkartıp;
"Araba hareket etmiyor, bir yerde durmuşlar." dedi.
"Nerede durmuşlar?" diye sordu Doruk.
Salih abi telefonunda bir şeylerle uğraşıp;
"Konum 'KARA ORMAN PARKI'nı gösteriyor. Yani Kendal Yağmur'u oraya götürmüş." dedi.
"O zaman arabayı oraya sürüyorum."
Doruk arabayı hızlı bir şekilde kullanırken, Oktay abi aklına bir şey gelmiş gibi;
"İyide, Kendal'ın kara ormanda hiç mekanı yok ki. Neden oraya gitmiş?" dedi sorgulayıcı bakışlarla.
"Belki yolda bir şey olmuş, oraya gitmek zorunda kalmış." dedi Doruk.
Biraz düşündükten sonra Doruk'un dedikleri mantıklı geldi.
"Doruk haklı olabilir, yoksa takip cihazı neden orayı göstersin ki?"
"Belki de takip cihazını fark etti." dedi Salih abi umutsuz bir şekilde.
"Şimdi ne yapmalıyız?" diye sordu Doruk.
"Sen arabayı Kara Orman'a sürmeye devam et." dedi Oktay abi.
Doruk arabayı hızlıca ormana sürerken, aniden yağmur yağmaya başladı. Yağmur yavaş yavaş yağarken, Doruk arabayı orman girişinde durdurdu. Hepimiz arabadan inerken, Oktay abi;
"Kendal'ın arabası burada." dedi.
Ben koşarak arabaya giderken Doruk kolumdan tuttu.
"Doruk, ne yapıyorsun?"
"Bulut, belki arabanın içine tuzak kurmuş neden gidiyorsun?"
Doruk'un dediği cümle üzerine biraz düşündüm, haklı olabilirdi. Oktay abi belindeki silahı çıkartıp arabaya doğrulttu ve yavaş yavaş arabaya doğru ilerledi. Arabanın yanına geldiğinde, arabanın kapısını açtı.
"Arabada kimse yok." dediği an arabaya doğru yürüyüp;
"Var." dedim.
Dedim çünkü Oktay abi arabanın kapısını açarken içinden not kağıdı düşmüştü.
Arabanın yanına gidip yerdeki not kağıdını aldım. Doruk ve Salih abide yanımıza geldikten sonra, Salih abi elime bakıp;
"O ne Bulut?" diye sordu.
"Şerefsiz not bırakmış yine."
"Açsana."
Not kağıdını açtıktan sonra içindekilerini sesli bir şekilde okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURA TUTULDUM
Novela Juvenil24 yaşıma kadar kimsemin olmadığına, hatta ailemin beni bile isteye bıraktığına inanırdım. Benim 24 yaşıma kadar umudum yoktu, içimdeki umut beni terk etmişti. Öyle bir anda, öyle bir vakit oldu ki beni terk eden umudum yeniden geldi. Yağmur, bebek...