27 Ağustos 2008
İstemek ya da istememek işte bütün mesele bu. Yasemin çayı dediler, iyi geliyormuş. Bi yumuşadım sanki! konuya sıcak bakar gibi oldum. Ne olabilir ki, dedim. Yarına kafası giderse bu çayın boku yerim o yüzden. Böyle uyuşuk, jölemsi haller vurdu bana. Sıcaktan da olabilir, nem çok tabii. Seungmin yok bide. Baya olduysa kafaya vuruyor bende. Seungmin olaydı nem çok olmazdı misal. Annem dün beni yerden kazıdı. Ona da kitap almaya gidemedim bayadır, kitapsız kaldı kadıncağız. Seungmin yazdı, anasından iletmiş mi napmış kitapları. Görürüm sandım, göremedim ama. Ben bi uyuyayım en iyisi dün çok uyuduydum da yine uyurum herhalde, bu günlük bu kadar.
×××××××××××××
"Gel Seungmin gel, bende çıkıyordum." Kadın eğilip ayakkabılarını giyerken bir yandan oğlanı içeri kışkışlıyordu.
"Taze çay var, elmalı kurabiye yapmıştım bide. Açsan yemek var yeni pişti. Minho ikram etmez şimdi, sen istediğini ye iç rahat rahat." dedi aceleyle kadın.
"O kadar kötü mü ya Minho?" Seungmin asıl merak ettiği şeyi sorarken kadın muzur bir şekilde gülümsedi.
"Dün yerden kazıdım onu, şimdi yine yerde. En son ortaokulda aşık olduğu kız başka biriyle çıkınca böyle olmuştu. Yine var herhalde birisi. Nazlanır o şimdi sana, sallama sen onu." Ardından hızla çıkarken Seungmin pazarda kaybolmuş bir velet gibiydi.
Önce mutfağa uğrayıp kendine çay koydu, garip bir yüzleşme öncesi bir bardak çayın sıcak kollarına ihtiyaç duymuştu, hararetini almasını umuyordu. Temkinli temkinli Minho'nun odasının kapısından içeri kafasını uzattığında beklediği üzere depresif bir Minho bulamadı çünkü odada kimse yoktu. Derin bir nefesle çayı masaya bıraktı.
"Minho!" seslendi ama neredeyse ses evde yankılanıp geri ona sekmişti. Son çare yatağın altına baksam mı diye düşünürken odanın dışından kendi kendine konuşan o kısık sesi duydu.
"Hay ben böyle işin gaipten sesini de duyar olduk iyi mi!" Seungmin koridora doğru giderken gözü kapısı aralık banyoya takıldı, önünden geçip gitmişti ama yerde fayansların üstünde iki seksen yatan Minho'yu görmemişti. Avuç içiyle alnına patlattı bir tane.
Minho, üzerinde sadece çatalına kadar inmiş arabalı şortuyla zeminde yüzüstü yatmaktaydı. Seungmin biraz endişeli biraz garipser bir hâlde yerdeki Minho'nun omzuna dokundu.
"Seungmin!" Minho halüsinasyon gördüğünü sanıp fazla takmadan oğlana döndüğünde Seungmin ayaklarını götüne vura vura kaçacak kıvama gelmişti. Biraz bakıştılar, Minho'nun boş bakışlarına sonunda bir anlam gelebildiğinde jeton patır kütür düşmüştü
"Gerçek misin?" Seungmin dediğine kahkaha atıp yerde oturanın yanına çömeldi.
"Yanağının üzerine mi yatıyordun morarmaya başlamış." İşaret parmağını oğlanın yanağına batırdı. Minho yanına çömelmiş olana yaklaştı, bütün kasları acıyordu ama zorladı kendini.
"Haa evet öyle yapmışım." Her şey o kadar garipti ki Seungmin ağlaya ağlaya kaçmak istiyordu. Elini omzuna attı.
"Hadi kalk." Minho'ya omzundan destek olarak yerden kaldırdı. Oğlan bitik duruyordu.
"Niye yerde yatıyorsun seni deli mi..." Kendi lafını yutup, Minho ile birlikte onun odasına girdi.
"Anam zorla duşa sokmuştu, sonra bi baktım fayans serin, öyle gelişti işte." Külliyen bir yalanın içinde tepiniyordu.
"Bu saate kadar mı aptal herif, sen iyi misin?" Yükselen Seungmin'i omzundan tuttu ve yatağına oturttu Minho, kendisi de sandalyesine oturmuştu. Bütün vücudunu kasları acıya acıya sergilerken gerindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapı açmayan anahtarlar
Ngẫu nhiênOkulun son gününde Hyunjin dondurmasını aşırıp kaçırmasa, belki de ara sokağın birinde dayak yemiş Seungmin ile o akşam denk gelemezdi Minho. Fakat annesi kitaplarının hamallığını oğluna yaptırdığı için kütüphanede bir yerde illa görürdü yine oğlanı...