Deniz atlarının üreme seromonisi

621 80 87
                                    

Yorum zaten hak getire ama oylar niye düştü. Lütfen yorum yapın ne düşündüğünüzü merak ediyorum.



"Geç kaldınız!"

Annem gerçekten beceriksiz bir oyuncu. Öyle bir yüz ifadesi vardı ki kapıyı açtığında, siz olsanız buna asla sinir demezdiniz. Ama Seungmin oltaya gelmişti işte, eve gelene kadar carlamamış gibi sıkılgan ve geç kaldığımız için mahçupça elleriyle oynayan o çocuğa çok hızlı dönmüştü. Bana bakan gözleri bir şey söylememi bekledi annemin kahkahasına kadar.

"Şaka canım şaka hadi geçin bakalım içeri." Acayip rol yeteneği içinden süzülüp çıktı.

Kapı kenarına kendini gizlemiş öylece köşede duran Seungmin'i belinden içeri ittim hafifçe, gireceği yoktu yoksa.

"Hoşgeldin Seungmin!"

Annemde bu bayram havası niye bilmiyordum ama bütün içtenliği ile Seungmin'e kocaman sarıldı. Bizimki sonunda gevşediği için hoşbuldum diyebilip aynı sıcaklıkta karşılık verdi. Yani on sekiz yıllık oğluyum bana böyle sarılmadı vesselam.

Seungmin karşılamayı çok beğenmişe benziyordu, annem de Seungmin'in bu halini çok beğenmişe. Gerçekten benzemeleri ayrı onları bir araya getirmek iyi bir karar mıydı emin değildim. Annem yine asla gizleme zahmetine girmeden gözünün ucuyla yan yana duran bizi süzdü sonra memnun bir 'hıh' çıktı ağzından, cidden bu kadın.

"Eller yıkansın, sonra oyalanmadan masaya. Minho Seung'a yeni bir havlu çıkar oğlum." Emirlerini sıraladı yine ve bende asker selamımı çaktım hemen. Hayır yani ben desem Seung diye laf yerdim ama Seungmin küçük bir çocuk gibi mutlu oluyordu annemin ilgisi karşısında. Ev sahipliği gereği önden yolu gösterdim. O lavaboda ellerini yıkarken ona asla mahremiyet tanımadan hemen arkasında dikiliyordum, Seungmin kıpırdanıp aynadan bana dik dik bakana kadar.

"Aa pardon işeyecek miydin yoksa?"

Bir iki adım geri çekildim ve havluyu ona uzatırken biraz dalga geçer gibi konuştum. Tabii ki gözlerini devirdi yapmasa zaten bir yerlerim şişerdi.

"Hayır da neden toplu taşımada birini fortlamak için pusuda bekleyen dayılar gibi davranıyorsun."

Yok artık.

Annem hep derdi ama, insanların başında alacaklı gibi bekleme huyumun olduğunu. Hadi ordan, bu yüzden sapık kefesine konulacağım hiç aklıma gelmemişti. Büyük teesüf ettim, bir sapık olmadığımız kalmıştı icabında.

"Dalmışım ya pardon." Hiçbir şey demeden çıktı lavabodan bende o dumura uğramış aptal sıfatımla bakışarak ellerimi yıkadım ve çıktım. Çıktığımda Seungmin koridorda sağa sola bakınıyordu bastırmaya çalıştığı merakıyla, ama benden kaçmıyor maalesef böyle şeyler şansına küssün.

"Bunlardan biri senin odan mı?"

Hassiktir. Seungmin bizim eve ilk defa geliyordu tabii ki odama sokacaktım çocuğu, bu niye aklımdan çıkmıştı ki. Belkide odam hâlâ sabah bıraktığım gibi yani annemin de deyimiyle savaş yeri gibiydi. Umarım annem bugünlük bir el atmıştır diye düşünüp sıçışlarımdan birini daha yaşarken her şey kontrol altında gülüşümü attım.

"Aynen soldaki." Fazla kaçırıp oda diye bir şeyin varlığını ilk defa öğrenmişe döndüm ve kesinlikle Seungmin'in parlayan gözlerinin tuzağına düşmeden koridoru turladım gözlerimle. "Yemekten sonra geçeriz zaten ya." Hani bir umut reddetsin diye bekledim ama bunu bekliyormuş gibi gülümseyip konuştu Seungmin.

"Olur, odanı çok merak ediyorum."

Bombayı bıraktı ve hoplaya zıplaya beni bekelemeden mutfağa gitti. Cidden mi ya. Odamda tatmin edici bir nane bile yoktu, yılın üç yüz altmış altı günü dağınık olurdu. Ama Seungmin'in odası öyle miydi düzenli, sevdiği renkleri barındıran ve sevdiği grupların afişleri ile dolu ama uyumlu bir odaydı. Bide buram buram Seungmin kokuyordu. Yani ne diye odamı merak ediyordu hiçbir fikrim yoktu. Yine ve yine annem bugün bana bir kıyak geçmiş olsun en azından yatağım toplu odamda havalandırılmış olsun diye umdum. Seungmin odamı beğensin diye neden bu kadar üç buçuk attığımı bile anlamdan mutfağa geçtim.

kapı açmayan anahtarlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin