uyarı: bölüm 3800 küsür kelimedir, gözlerimizi koruyalım.
"Annen niye gelmedi hâlâ?" önümdeki tabaktan kafamı kaldırıp bir araba laf ettikten sonra yüzsüz yüzsüz, pür dikkat televizyondaki filmi izlemeye başlayan Seungmin'e çevirdim.
"Sabah gelir o, gece mesaisinde şimdi."
Koltukta, hemen yanımda belini kırmaya niyetliymiş gibi bir vaziyette oturuyordu. Götünde kurt olsa gerek dakika başı pozisyon değiştirmişti, ben bu aptaldan hoşlanıyorum cart curt dinlemeden koltuktan fırlatıp atmama ramak kalmıştı onu.
"Hıı." Yüzüme bile bakmadan filmi izlemeye devam etti. Sonra yavaşça bana döndü, beni can kulağıyla dinlese böyle olmayacaktı işte.
"Dur bi ne?" Yetişkinler ile arkadaşlık kurmaktan ne denli zevk aldığı tartışmaya açıktı ama eğer annem kadar ilgisini çekemiyorsam ortalığı birbirine karıştırmak için içimde yeterli kudrete sahiptim.
"Bu gece biz bizeyiz işte." Sağ sola baktı, beğenememişti herhalde.
"Ben geç olunca giderim ama." Biraz benden uzaklaşıp tamamen yüzünü bana döndü. Arkamdaki yastığı düzeltirken ağzımın içinden konuştum.
"Bık gidersın."
"Ne?"
"Diyorum ki otur oturduğun yerde ya nereye gidiyorsun uyursun bu gece burda." Sıcaktan sümüğü kalmamış burnumu çektim fevri bir şekilde. "Hem, saat geç oldu bile çoktan." Yavaşça gözleri saate kaydı, tam itiraz edecekken soyup dilimlediğim elmaya bıçağı soğuk kanlı bir katil gibi sapladım. Bıçağın porselen üzerinde çıkardığı iğrenç gıcırtıyla irkilirken bıçağın ucuyla elmayı Seungmin'e uzatmıştım. Kısık gözlerle bana bakıyordu, hâlâ almadığı elmayı alması için bıçağı iki kere salladım teşvik amaçlı. Hışımla elmayı çekti, tavrım hoşuna gitmemişti biliyordum zaten bilerek yapmıştım.
"Önceden haber versen annemi bir şekilde ikna ederdim ben, hem sinirimi bozmazdın ve artist artist salladığın bıçağı sana sokmak istemezdim o zaman." Hırsla ısırdı elmayı, o sinirlendikçe daha çok yapasım geliyordu.
"Annen izin verdi halletim ben." Elma ağzından görünecek bir şekilde avel avel bana döndü.
"Nasıl izin verebilir ya! ben kıçımı yırtıyorum izin versin diye." Elime tabaktaki son inciri aldım ve göz kırptım.
"Zor olmadı." Yarım saate yakın telefonda annesine yalvarmıştım.
"Yani kalıyorsun Seungmin." Yine o muzip yan gülüşünü sergiledi aşkla izlediği filme dönerken.
"Madem ısrar ediyorsun." İstemem yan cebime koy lafını annem çok kullanırdı ama saniyeler öncesine kadar hiç somut örneğine rastlamamıştım. Sonra yan gözle elimdeki tabağa baktı ve hızla çekti önümden.
"Bıçakla deşe deşe mundar ettin inciri ya! ver elimle soyayım ben sana, mahvettin meyveyi. Sende aynı babam gibi..." Elinden sarkan kabukla zaten onu izleyen bana döndü.
"Bu çok... bu çok evli aktivitesi biz bunu neden yapıyoruz?" Ortamın kafası yeni gelmişti anlaşılan. Her an kusacakmış gibi davranmasaydı en azından, ne bekliyordu ki sahilde ona kağıt helva almamı ve bir ucundan o bir ucundan ben olmak üzere absürt absürt yememizi mi? Siksen yapmazdım.
"Meyve yemenin nesi evli aktivitesi be!" Son kalan incirin yarısını ısırıp diğer yarısını da benim ağzıma tıktı.
"Bıçakla bana elma uzattın Minho."
"Şaka mı yapıyorsun az önce bana incir yedirdin bundan ötesi var mı?" Ne yaptığını idrak edince güldü. Ben daha hormonlarımı kontrol edemiyordum gelmiş bana neyin tatavasını yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapı açmayan anahtarlar
De TodoOkulun son gününde Hyunjin dondurmasını aşırıp kaçırmasa, belki de ara sokağın birinde dayak yemiş Seungmin ile o akşam denk gelemezdi Minho. Fakat annesi kitaplarının hamallığını oğluna yaptırdığı için kütüphanede bir yerde illa görürdü yine oğlanı...