Hepi topu anatomi bilgisi

667 78 128
                                    

Hey sen! bir ihtimal önceki bölümü okumamış olabilirsin önce ona bir göz at.

"Yok diyorum be nereme sokayım çocuğu?" Sonra sesli konuştuğu için sesini alçaltıp tısladı. "Siktir git pis haşere." Kayıt masasının altına doğru bakmaya çalıştım. Seungmin'i orda bile saklıyor olabilirdi bu manyak marjinal. Çünkü biliyordum oradan müthiş egzotik bir evrene portal açılıyordu, her ne kadar Seungmin bunu inkar etse de.

"Bugün beşinci gün ama dönmesi lazımdı şimdiye!" Eliyle yüzünü sıvazladı bağırmak istiyormuş da kendini tutuyormuş gibi bir hâli vardı.

"Kardeşim sağır mısın yok diyorum, taze bitti."

"İyi be! kitapları ver bari."

Marketlerdeki suratsız kasiyerler gibi pat pat sisteme geçti kitapları, sonra yine fırlatır gibi koydu önüme.

"Defol şimdi muşmula suratlı."

"Sensin o keş." diyecek bir şey bulamayınca yüzümü buruşturdum.

"Kulağındaki kebap şişi de bok gibi bu arada."

"Piercing o." Omzumun üstünden marjinal hatuna döndüm.

"Yanlışınız var bayan, kebap şişi o." Bu sefer ben kazanmıştım Seungmin ile aşık ata ata bir şeyler kapmıştık tabii. Kolumdan tutup durdurdu beni gözlerini ölümüne kısmıştı.

"Ne var biliyor musun Minho; Seungmin sessiz sakin senden hoşlanırken sen ona artist artist davranıyordun, işte o zaman bile tükürdüğünü yalayıp ona düşeceğini biliyordum. Ama bu kadar sert düşeceğini ben bile tahmin etmemiştim, şaşırttın beni. İlk o düştü ama kabul et sen fena parçalandın." Sonra ağzından bir cık sesi çıkarıp göz kırptı. Yine yapmıştı yapacağını çiyan. Haklı mıydı, belki biraz ama yinede sinir oluyordum ona. Yoksa ben de biliyordum gökten paraşütsüz bir şekilde Seungmin'e çakıldığımı. Hışımla çektim kitapları önünden, artık bu kızın üstesinden gelemeyeceğim türde bir çar olduğunu kabullenmiştim.

"N'oldu niye somurtuyorsun yok muymuş Seungmin?" Elimdeki anahtarı cam kaseye fırlattım, triplere girip fazla sert fırlatınca annem ayağındaki terliği götüme attı.

"O öyle atılmaz böyle atılır." Cidden götümün santimi santimine ortasını bulmuştu terliği.

"Ah! düşene bir de sen tekme at anne tamam mı, hatta ciğerime ciğerime at! az geldi bu." Annem yüzünü buruşturdu. Yalandan ağlayıp portmantoya dayandım.

"Hayat bok gibi." Hâlâ elleri belinde beni izliyordu annem. Beni doğurduğu için bin pişman bir surat ifadesi vardı yüzünde.

"Yokmuş yani Seungmin anladık." Elimden kitapları aldı.

"Hıığ." Bir kere daha bakmadan arkasına, odasına gitti. İş saati geliyordu onun da, çıkardı birazdan. Sonunda yapıştığım yerden kopup arkasından bağırdım. Sadece ikimizin yaşadığı bu evde yedi yirmi dört bağırarak iletişim kuruyorduk. Anca misafir falan gelirse medenice normal tonda konuşurduk o kadar. Annemin genleri muazzam bir şekilde bana kopyalanmıştı çünkü.

"Yemek var mı?" Cevap gelmedi. Daha gür bağırdım.

"Anne yemek var mı?"

"Anneea!" Yine ses gelmedi ama annemin homurtularını duydum.

"Hay anan batsın." Benim gibi gürledi.

"Var taze yaptım." Sonra hızla odasından hazırlanmış bir hâlde çıktı. Salonda öylece otururken kalkıp kapıya geçirdim onu.

"Yemeği boşver şimdi odana sürpriz bıraktım önce ona bir bak, çok bekledi çünkü sürprizin soğumuştur sonra güzelce karnını doyurursun. Gece de kapıyı kitle hadi ben gidiyorum."

kapı açmayan anahtarlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin