ORTAYA ÇIKANLAR

2 1 0
                                    

İhtiyacım olan tek şey sevgiydi belki de. Ama vermediler.  Hep oyun oynadılar. Çocuk gibilerdi. Bir anda o sevgiyi verip, geri alabiliyorlardı. Bu kötü birşeydi belki. Ama kime göre? 

Bence bir çocuk sevgisiz büyümemeli. Sevgisiz büyüyen biri herkesten sevgi bekler. Çünkü hissetmedi hiç. Ama şu var ki; hissetmediği şeyi insan nasıl ister?

                                                                                                                                                                            Ateş...

ATEŞ

Nasıl bir cesaret ettiysem buradaydım. Onun yanındaydım. Bu zamana kadar yanında değildim ama artık vardım. Belli etmemeye çalışacaktım ama burada olacaktım. Hep. Elimi yüzüne götürdüm yanağına götürdüm. Çok yumuşaktı. Yüzünde uyurken bile belli olan bir asilik. Çok emindim çok şey düşünüyor. Adım kadar eminim. Onu tanıdığımı asla belli etmem.Etmemem lazımdı. Yapabilirdim. 

Güneş yüzüne vuruyordu. Bu yüzden yüzünü buruşturdu. Yerinde kıpırdandı ve yavaşça gözlerini açtı ve direk gözlerimin içine baktı. "Ateş?" dedi 

" Efendim." dedim ona bakarak.

" Ne zaman uyandın. Saat kaç?" dedi.

"Yeni uyandım ve saat kaç bilmiyorum." dedim. Umursamadı galiba ve yanıma sokularak gözlerini kapattı. Hadi be. Bunları görücek miydim ben ? Ah  ah.

ERVA

Aynen!! Resmen çocuğun içine düşecektim o derece sokuldum. Tamam yani sadece uyumaya devam edecektim ama kokusu... Allahımm sen affet. Cennetten mi düştü ne. Tamam abartmayım. 

" Erva bir şey içmedin dimi?" dedi beni taklit ediyordu.

" İçtim." dedim gözlerim kapalı bir şekilde.

" Ne içtin." 

"Zehir. İster misin?" dedim boş bir sesle.

" Kalsın. Şuan ölmek istemiyorum. Gayet iyi böyle." dedi.

Ha ne!  Oha oha. Erva tatlım düşmek yok. 

YOK ARTIK. Vay be bu laflar. Bu sözler bu ağızdan mı çıkacaktı be. 

" Diyosun?" dedim.

" Aynen öyle." dedi. 

" Peki." dedim. Ve ayaklandım. Odada ki lavaboya girdim elimi yüzümü yıkadım. Saçımı tepeden topuz yaptım. Çok dağılmıştı ama olsun. Dolaptan siyah bir eşofman ve siyah bir sweatshirt aldım. Banyoya girip giyindim vee en sinir olduğum şey saçım bozuldu.

" Hay ben seni ama yani !" diye bağırdım. Ve birden kapı açıldı ve kendime inanamayarak çığlık attım. Karşımda duran Ateş bana öylece bakıyordu. Ben çığlık mı atmıştım oha.

" Sen çığlık mı attın?" dedi o da bana şaşırarak bakıyordu.

" Ha? Konu bu değil şuan sen neden pat diye giriyorsun. Belki de üstümü giyiyordum. Aaa mahremiyet denen bir şey var tövbee tövbe ". dedim. Ciddi durmaya çalışırken yüzüm şekilden şekile girdi. Bu halime sırıtıyordu. " Çok komik!" diye carladım. 

" Sen niye bağırdın daha demin." dedi. Çok güzel soru. 

"Saçım dağıldığı için." dedim

" Sen ciddi misin?" dedi.

" Evet yani olamaz mı?" dedim.

" Olabilir tabi. Ben çıkıyorum. Aşağıdayım." dedi ve çıktı. Şükür. Saçımı topladım ve bende aşağı indim. Herkes kalkmıştı. 

ÇAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin